Yaz Kızım Hikaru…

Sevgili okur, ben kaktuscicegi. Bundan böyle yazılarıma buradan devam edeceğim 😀 Üstüme afiyet Hikaru’nun blogunu hackledimde ucundan accık, bundan beyle(şive yaptım bakınız) buralar benden sorulur, Hikaru’nun benden kurtulmasına imkan yok yani 😀

Şaka bir yana bu işte ne benim ne de  hackerların bir suçu var, tamamen Lee’nin başının altından çıkmış bir mim ile karşı karşıyayız dostlar. İlk olarak Masalevi‘nin Lee’nin sayfasında yazı yazmasıyla başlayan mim, Hikaru‘nun masalevi’ne konuk olmasıyla ikinci sıçrayışını yaptı. Üçüncü paslanan kişi de beniiim 😀 😀 Bunu öğrendiğim anı gözünüzün önüne getirip T-ara ekibiyle Roly Poly dansı yaptığımı hayal edin lütfen 😀 (sizin hayalinizde de adımlarımı karıştırdım mı?  😀 ) Başlıkta yazdığım gibi ben söyledim Hikaru yazdı mizanseni gelmesin gözünüzün önüne, o kadar abartmadım tabi 😀 Hiç yorar mıyım ben ev sahibimi 🙂

Ne yazsam  diye de çok düşündüm yalan yok,  halbuki elimde bir ton So Ji Sub söyleşisi, fotosu, filmi, reklamı her birşeysi vardı. Ama bunu hikaru’ya yapamazdım 😀 Çölte ante kıyamazdım ona 😀 😀 O yüzden tüm So Ji Sub sevgimi bastırıp, kafamdaki so ji sub düşüncelerini tazyikli su ile geri püskürttüm 😀

 

Credit 렌

Peki ben ne yazmalıyım? Eskiden hatıra defterleri vardı, ha babam yazar dururduk. Şimdi fi tarihinden bir anektod gibi, aradan ne çok zaman geçti. O defterlerde başka alışkanlıklar gibi rafa kaldırıldı. Örneğin bir zamanlar yeni şarkı dinlemek için ya arkadaşınızdan aldığınız kasetleri 90lık/60lık/45lik kasetlere kaydederdiniz yada radyodan kaydetmek için  anons edilmesini beklerdiniz.

 

Size şimdi kalkıp 2.dünya savaşına girmedik ama çok yokluk gördük yavrum demeyeceğim 😀 Ama internet olmadan nefes almak zorunda kaldığımız zamanlarda vardı 😀 Aynı şekilde filmleri de sinema dışında ya video kasetlerden ya da televizyondan izlerdiniz. İzledikten sonra ne mi olurdu? Arkadaşınıza bahsedersiniz en fazla! ve olay orada kapanırdı. Tabi bu dediğim normal insanlar için geçerli, ben de normal olmadığıma göre 😀  İzledikten sonra gidip günlüğüme yazardım desem şaşırmazsınız  herhalde 😀

 

24 / 10 / 1997 Cumartesi tarihinde Jane ( 😀 ) adındaki günlüğüme yazdığım 5 sayfalık(önlü arkalı) The Crow-1994 yazısı da bence bunun yazılı bir kanıtı 😀

Şaka yapmıyorum valla 😀 O zamanlar televizyonda çok övülen bir film çıkacaksa eğer önceden elime defter kalem alıp öyle otururdum ekran başına, maksat sevdiğim dialogları hemen yazabilmek deftere 😀 Nerden bileyim ben ileride altyazı siteleri olacak, bir tıkla indireceksin onu bilgisayarına. Bunu 97 yılındaki bana anlatsam kafayı çizerdi herhalde 😀 Gerçi o haliyle bile gayet çizmiş ama suç sadece bende değildir herhalde. 90larda topyekün gariptik biz yahu 😀 Ama güzel yıllardı tabi o ayrı…

Bu arada o 5 sayfalık yazıda The Crow filmi Inter-Star ( 23 Ekim 1992-16 Ocak 2002 😀 ) diye bir kanalda çıkıyor demişim 😀 Televizyonda Ölümsüz Aşk diye anons etmişler ama ben gazetenin ekinde şehir melekleri  filminin adı geçiyor diye çemkirmişim 😀 E haklı kızcağız! yani ben 😀 Bu ne saygısızlık canım, 94 yapımı ilk film olan The Crow ile devam filmi 96 yapımı The City Of Angels’ı nasıl karıştırırlar cırt cırt 😀 Koskoca gazeteci olmuşsun bir yayın akışından haberin yok   😀 Filmi benim kuşağımdan hala izlemeyen var mı bilmiyorum ama küçük kaktüs izlerken çok gözyaşı dökmüştü. Müzikleri de şahanedir, filmde geçen diyaloglara atıfta bulunan Jane Siberry’inin  “It Can’t Rain All the Time”‘ını da defalarca dinlemişimdir. “Her zaman yağmur yağmaz… belki bir gün diner” diyerek o şarkıyı paylaşayım hemen…

Filmi 5 sayfa boyunca anlattıktan sonra bir de utanmadan ” yaa Jane aceleyle ancak bu kadar yazabildim” demişim. Len daha ne yazacaksın bacaksız 😀 Üstüne bir de gece yarısı Johnny Depp’in Don Juan DeMarco’sunu izleyeceğimi yazıp, The Crow’da Eric adlı karakteri canlandıran ve Bruce Lee’nin oğlu olan Brandon Lee’nin nasıl kazara öldürüldüğünden bahsetmeyi unutmamışım. Nasııııl? Hık demiş şimdiki benim burnumdan düşmüş değil mi? 😀

Şimdi düşününce komikte gelmiyor değil hani… ama o zamanki aklımla düşündüğümde gayet mantıklı gelmişti günlüğe sevdiğim filmleri yazmak 😀 Tarihte ilk hareketli fotoğraf olarak geçen A Horse in Motion’ı çeken amcada eserini( 🙂 )kameraya alırken eminim benimle aynı hisleri paylaşıyordu  😀

First moving pictures in history:  “A Horse In Motion” (1878)

Amcamız, normalde suratına bakmayacağı AfroAmerikalı kölesini oturtmuş atın üstüne ve boyuna kameraya almış. At için ve binicisi için bir kaç kilometrelik adım sinema tarihi için dev bir adım olmuş belli ama ilk hareketli fotoğrafın “Hareket Halindeki At” hakkında olması biraz absürd tabi  😀 😀 Bu durumda benim o günlük yazıları biraz daha mantıklı kaçıyor öyle değil mi ? 😀

Roundhay Garden Scene – Louis Le Prince (1888)

İlk kısa film olarak bilinen Roundhay Garden ise daha bir romantik komedi havasında 😀 2 bayan ve 2 erkeğin güzel bir bahçede hoşça vakit geçirirken çekilmiş görüntüleri insanın ağzında yemeği varsa püskürtmesine yol açsa da içimden bir his potansiyel bir aşk dörtgeni var diyor işin içinde 😛 Yok öyle bir şey tabiki 😀 Filmde sağ arka tarafta kalan Sarah ve Joseph Whitley adlı çiftten Sarah filmin çekildiği sene vefat etmiş, 1891’de ise eşi Joseph. Gider ayak film çevirip öyle gitmişler ya kesin yerleri cennetlik 🙂 Siyah takım elbiseli Adolphe oğlan ise babadan torpilli olarak etrafta dolanıyor, zira filmi çekende babası Louis Le Prince 😀 Bu güzide iki örnekten sonra günlüklerde başlayıp bloglarda devam eden sinema takıntım umarım daha normal geliyordur size 🙂

Yazdıkça yazıyorum ama ne anllattım nerden nereye geldim hiçbir fikrim yok 😀 Ama bu mimi Aslı‘ya pasladım gitti. Beni wordpress ailesine transfer eden arkadaşım bakalım neler yazacak benim blogta 😉 😀

Hikaruivy’cim bu güzel sayfanı bana korkmadan verdiğin için çommal komao 😀 Bunun karşılığında şu güzel reklamı sana yolluyorum 😀 Bir başka mimde görüşmek üzere… Hiç gidesim yok ya neyse 😀 Ayağımı sürte sürte gidiyorum bilesiniz 😦 Herkese Anyong-hi kaseyoooo

About hikaruivy

a big fan of shoujo animes/jdramas/kdramas loves to eat, write, read and watch!
Bu yazı Genel, mim, sinema içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

34 Responses to Yaz Kızım Hikaru…

  1. Lee dedi ki:

    Çok sevimli ve güzel bir yazı olmuş bu Makino, gecenin bu saatinde yüzümde büyük bir gülümsemeyle okudum, ellerine sağlık 🙂

    The Crow hakkındaki 5 sayfalık yazı kısmını okuyunca gözlerim açıldı önce, sonra da vay be dedim. Benim de defterlerim olmuştu ama ben salak saçma günlük şeylerimi yazmıştım bir süre 😀 Helal olsun, ama şimdi filmin müziklerini Youtube üzerinden vermek nereden nereye dedirtiyordur sana aha 😀

    Yeni bilgiler edindim bu güzel yazıyla, iyi ki mimi başlatmışım, harika yazılar çıkıyor yine diyor ve ben de yorumumu bitiriyorum 🙂

  2. Aslı dedi ki:

    ben de çok keyifle okudum Sevgim =) ellerine sağlık 😉 bu “a horse in motion” meselesi fotoğraf kursunda da geçmişti… ancak film versiyonu değil de koşan atın yağlı boya resim versiyonu vardı… ve hocamız koşan atın yanlış resmedildiğinden bahsetmişti… çünkü atın ön ve arka ayakları aynı anda olabildiğince ileri ve geriye doğru açıktı… ve böyle bir şey mümkün değilmiş… o resmi yapanla bu fotoğrafları çeken aynı kişi ise epey hırs yapmış adam =))) kim bilir ne dalga geçtiler adamla ki ilk hareketli fotoğrafı çekmiş =)))

  3. mydestiny dedi ki:

    haha 😀 Harika bir yazı olmuş, çok eğlendim okurken!

    5 sayfalık yazı yazdım deyince şaka sandım önce 😀 Vay be! Küçüklükten başlamışsın blog tutmaya meğersem 🙂 Ben hiç günlük tutmadım, yazıyı okuyunca keşke tutsaymışım ya dedim. Şimdi açar bir güzel gülerdim yazdıklarıma 😀

    Ellerine sağlık, çok güzel bir yazıydı^^

  4. makinosev dedi ki:

    @Lee benim o günlükte neler yok ki, kızarmış yeşil domatesler filmi, susurluk kazası, Barış Manço’nun vefatı, Lady Di’nin ölümü 😀 ama filmlerin yeri ayrı tabi 😀 iyiki böyle bir mim çıkarmışsın acaip hoşuma gitti, asıl senin ellerine sağlık 😀
    @aslı bi gidemedim ben şu kurslara yanarım yanarım ona yanarım 😀 o amca benimkiyle aynı ise hakkaten ayakta alkışlıyorum 😀 😀 ama yine de dalagamı geçerim ben, başka konu bulamamış mı canım, dans eden çiftleri çekseydi keşke 😀 not: mimi sana pasladım diye eminim şaşırmışsındır 😉
    @mydestiny “Vay be! Küçüklükten başlamışsın blog tutmaya meğersem 🙂 ” benim zamanımda blog yoktu diye giriş yapacaktım aslında ama vazgeçmiştim sonradan, ama sağol varol çok güzel özetledin duygularımı, evet blog yazmaya küçüklükten başladım ben 😀 😀 😀 bundan daha iyi anlatılamazdı 😀 teşekkür ederim beğenmene çok sevindim, Hikaru’nun sayfasında boşuna yer işkal etmiş olmamışım ne güzel 😀

    @hikaru nasıl cevap veriyorum ama ? 😀 formatı senden kaptım, aynı mesajda toplu cevap yazdım eheheh 😀 maksat blogun bütünlüğünü bozmamak 😀

  5. B (@OhYoonJoo) dedi ki:

    Ellerine sağlık kaktüsüm çok eğlenceli bir yazı olmuş (: 90 larda çocuk olup günlük tutmamak imkansıza yakındı 😛 Bir de o günlüğüc canın pahasına koruma içgüdüsü vardı ya (:

    Sen blog yazmaya başladığında buraların hep dutluk olduğunu düşündümde bir an. Ah ahh 😀

  6. hikaruivy dedi ki:

    Oy oy oy! Ev sahibiniz assolist misali en son geldi 😀 Ellerine sağlık makino’cum, cidden süper bir yazı olmuş, çok eğlendim okurken 😀 Özellikle kaktüsle cebelleşen o kediciğe bittim resmen! So Ji Sub düşüncelerini tazyikli su ile geri püskürtmen de süpermiş, Allah razı olsun, haha 😀 😀 (Blogumda yarı çıplak bir Koreli eksikliği çekiliyordu zaten, sayende bu eksiği kapatmış olduk! 😀 :D)

    Sonra o kasetler: Sevdiğimiz şarkılar çıksın da kaydedelim diye radyo başında az beklemedik. Günlük tutma olayı da öyle! Benim de defterler dolusu günlüklerim var. Blogger olacağımız o günlerden mi belliymiş dersin? 😉

    Kısa filmler de süper. Sayende kültürümüz arttı. İlk kısa filmlere bakınca insan sinemanın şimdi kat ettiği yollara inanamıyor! Hele o romantik komedi (!) tadındaki filme çok güldüm; resimdeki amcalarla teyzeler değişik bir dans havası yakalamışlar, pek hoj 🙂

    Son olarak bana hediye ettiğin reklam filmi için teşekkür ediyorum efenim. O reklamda Sjk minnoşu ne şirin çıkmış di mi? Valla böylece hem SJS hem SJK’nin aynı anda içinde var olduğu bir yazı olmuş oldu blogumda; senden bana daha iyi bir hatıra olamazdı! 😉 Tekrar teşekkürler, sevgiler ^^

  7. winpohu 'ca dedi ki:

    muahahha çok eğlenceli bir yazı olmuş . evet 90 larda hepimiz tuhaftık ama olsun 90 lar ayrı güzeldi. ha bir de bu gün internetsiz nasıl yaşıyorduk anımsayamıyorum ki onunla geçmişimiz de çok kısa 🙂

    ben sevdim bu mim olayını nerdeyse bana kalbin kadar temiz bir sayfa diye giriş yapacaksın sandım 🙂

    ama filmleri deftere yazmak da iyiymiş ben defterlere daha çok güzel sözler yazan kesimdenim harbi o defterlere ne oldu yada kokulu kağıtlarla desenli peçetelere , yada yakışıklı aktörlerin kart postallarına nostalji insanı winpohu yine retro alemine daldı hepsi senin suçun küçük kaktüs ellerine sağlık çok güzel bir yazı olmuş . şarkıyı dinlerken geçmişe gittim geldim 🙂 yani bir nevi zamanda yolculuğa çıktım sayende kok 🙂

  8. makinosev dedi ki:

    @ B (@OhYoonJoo) üniversitede bile cep ajandasına günlük yazmışlığım var benim, o zamanki sınıf arkadaşlarım bile içlerini dökerdi benim günlüğe 😀 😀 (ay meğersem bu mimi ilk ben başlatmışım 😛 😛 😀 ) ortaokulda yanlışlıkla başka arkadaşlarımın eline geçip rezil olmuşluğumda vardı tabi 😀 amaniiiin hatırlamak istemiyorum o anları 😀 “Sen blog yazmaya başladığında buraların hep dutluk olduğunu düşündümde bir an. Ah ahh :D” puhahahaaaaaaaaaaa 😀 ah ahhhh ne zor zamanlardı yavriim bir bilsen, çok yokluk çektim ben, bu bloglara şükredin, tema neyin ayırt etmeyin sevin yazın emi 😀 😀
    @Hikaruivy o gife bende koptum, senin twitterdaki avatara çok benziyordu 😀 😀 sanki bizim için yapmışlar dedim 😀 😀 so ji sub’la anca tayzikli su ile başa çıkabilirdim, o da senin hatrına yoksa ben ona kıyabilir miydim heç 🙂 çaktırmadan hem SJS hem SJK’dan bahsetmiş oldum değil mi 🙂 ne zeki kızım yahu ben, aralara onları da kattım ama sözde hiç bahsetmedim eheheh 😀 😀 o reklamdan fazlasını da koymak vardı amaa neyse 😀 😀 asıl ben teşekkür ederim, bana kalbin kadar güzel sayfayı verdiğin için ehühehehe (içimde kalmasın bunu da yazmış olayım ^^ 😉
    @winpohu di mi ya hepimiz tuhaftık hadi şuna yaratıcıydık diyelim 😛 😀 internetsin nasıldık belli, günlüğe film yazıyormuşum ya daha ötesi mi var ahahaaa 😀 iyiki internet çıktı da enerji fazlamızı atıyoruz 😀 şu sıra zaman yolculuğu üzerinden gidiyoruz zaten, yazarken o anime aklıma gelmedi değil 🙂 sıra sana geldiğinde ne yazacaksın çok merak ediyorum, ben de bayıldım bu mime kok 😀

  9. masalevi dedi ki:

    ahahah makino ya yine bol bol sırıttım yazını okurken, ellerine sağlık diyorum şahane bir yazı olmuş “yaz kızım Hikaru” yazısı 🙂

    “Hikaru’nun bloğunu hackledim esprisi çok iyiydi hayal ettim de ne matrak okur öyle bi şey olsa dimi 🙂 ve de tazyikli suyla püskürtülen kaslı SJS gifi nasıl bir tat katmış yazıya anlatamam ay bak bak bir oldum ha 🙂

    konuk blogger yazılarımız benzer olmuş, ben de nasıl Kore’yi nasıl tanıdım tarzında bir yazı yazdım, nasıl blog yazmaya başladığımdan da bahsetmiştim. demek bu bloggerlar hep günlükçü yav, ben de çok severdim yazmayı, filmlerin dizilerin repliklerini unutmayayım diye hep yazardım günlüğüme, hatta film izlerken senin gibi not defteri olurdu yanımda hey gidi günler hey 🙂 kaset meselesi de aynı, radyoda sevdiğim şarkıyı (hatta aselehe eh ha he gibi sözleri vardı nakaratında ehuehu) bulup kaydetmek için sabahtan akşama kadar beklemişliğim vardı aah ah 🙂

    tarihteki ilk motion picture olayını da senaryo teknikleri dersinde hoca anlatmıştı, sayende görmüş de oldum iyi oldu 🙂 Roundhay Garden isimli romantik komedi eseri de aynı şekilde ufkumu açtı, ne çok aydınlandım bugün 🙂 tekrar eline sağlık^^

    • makinosev dedi ki:

      ya ben ne nalet bir bölüm okumuşum, bana böyle şeyler anlatan hocalarım hiç olmadı böhüüü 😦 😀 youtube da olmasa hiç bir şey göreceğim yokmuş 😀 😀

      konu bulcam diye aklım çıktı, senin yazına da bayılmıştım zaten üstüne bir de hikaru hatıra defteri esprisi yapınca senin blogta, dedim ki bende doğaçlama gideyim, sayenizde içimi döktüm resmen 🙂 sağolun varolun 🙂

      winter sonata’dan sonra daha bir çok ortak noktamız çıkmaya devam ediyor 😀 Allahım ne güzel bir olay benim gibi elinde not defterle film izleyen ve günlüğüne yazan birini daha buldum 😀 😀 Allah internetten razı olsun 😀 yoksa nasıl kavuşacaktım sizin gb dostlara 🙂

      Sen, ben, @Lee @ Winpohu @Hikaru @ B (@OhYoonJoo) günlük tutmuşuz hep, bu bir tesadüf olamaz değil miğ 😀 küçükken de yazmaya meraklıymışız 🙂

      • Aslı dedi ki:

        bahsetmedim ama ben de tuttum günlük =) film yazmadım belki ama sinemada izlediğim filmin biletini gelince deftere yapıştırırdım =))) beni de alın aranıza 😛 ^ ^ ben de nişantaşı çocuğuyum =)))

      • makinosev dedi ki:

        Aslım senin babanda günlük tutuyor demiştin bir defasında – tamam kayıt defteri aslında ama olsun babadan torpillisin sen 😀 😀 bu durumda asilzade kısmına giriyorsun, ben ise sonradan gördüm misal 😀 😀

        bir de aslım biletleri saklıyorum demişsin ya, ben de saklardım sinema biletini geçtim 5 yıllık kocaeli ünv maceramda hala aylık pasolarım duruyor benim 😀 (yuh diyebilirsin burda izin veriyorum 😀 )

  10. tarih84 dedi ki:

    bir noktadan sonra koptum ya ben ne okuyordum dedim hatta dönsem sojupa acık baksam aklıma gelir mi de diyiverdim 🙂 farklı bir mim döngüsüymüş vay diyorum.

    neler izlemiş neler dinlemiş ve ne süreçlerden geçmişiz.

    ben iyi bir film yayınlanacağı zaman bir kağıda saat ve tarih yazar tv kenarına bantlardım o gün o saati parsellerdi:)

    • makinosev dedi ki:

      😀 😀 tarih müthişsin ya, ben evin en küçüğü olduğum için benim sözüm dinlenmezdi 🙂 evde senin sözün geçiyormuş ne güzel 😀

      ama bende yılmamış, eve giren ilk renkli televizyonu çalıştırmaya cesaret edip odama koyduktan sonra özgürlüğümü ilan etmiştim, hiç unutmam brad pitt hastasıydım ve star’da Seven filmi ilk defa gösterilecekti. televisyonu odama ite kaka getirmiştim ama odamdaki tek işe yarar prizin önünde eşşek kadar kütüphane vardı.

      Ahşap mıdır sunta mıdır hala bilmem ama filmin çıkacağı güne kadar elimde makasla! hapishane kaçkınları misali kütüphanede delik açıp prize ulaşmıştım gizli gizli 😀 annem durumu farkettiğinde neden bana söylemedin ben yardım ederdim demişti de bende dumur olmuştum 😀 ilahi ben di miğ? 😀

  11. Aslı dedi ki:

    @MakinoSev benim de hâlâ duran pasolarım var =))) yalnız değilsin =)) arşivcilik genlerde var bizim herhalde =))) ileride bizim evleri çöp ev diye basmazlar inş 😛

  12. canlina dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık kaktuscicegi:)))Yazın hem güldürdü hem düşündürdü beni.Benim de günlüğüm vardı ama ayda yılda bir ancak yazı yazardım.Cidden ama ayda kelimesi fazla bile oldu yılda 5-6 yazı bile olmuyordu:)Sonra da diyordum günlüğüme ‘ben şimdi herşeyi yazamıyorum ama sen biliyorsundur,hissedirsindir’.5 sayfa film anlattığını duyunca garipsedim kendimi falan ben nasıl normal kaldım diye ama yok yok çok da normal sayılmazmışım 🙂
    Hareket halindeki atla ilgili yorum bile yapamıyorum. 🙂 🙂 🙂 Git taşı toprağı çek arkadaş en azından çektiğin şeyin bi mantığı birbirinden farkı falan olur!Bak mesela ilk kısa film ne güzelmiş 😀 ne yapmaya çalıştıklarını sen söylemesen anlamazdım ama olsun yani!Ve evet evet hissettim o aşk dörtgenini ben de,kesin birşeyler döndü orda 🙂

    • makinosev dedi ki:

      ilk günlüğüm deneme tahtası gibiydi, ilk yıl her gün yazmaya çalışıp becerememekle geçti ve toplasan o yıl 5-6 sayfa yazabilmiş oldum ama en sonunda önemli günlerde yada herhangi bir atraksiyon olduğunda yazmaya başladım 😀 bahsettiğim bu günlük o yüzden 3-4 sene de anca bitti 😀 ama gündemdeki olayları takip edecek kadar yazmışım ya afferin bana 😀 o 5 sayfaya dizi repliklerini yazmışım ondan o kadar uzun ama tabi bu bir bahane değil bayaaa azimliymişim o zamanlarda belli 😛

      yazıya koymadığım bir video daha vardı onda da tarihte ilk kaydedilen şarkı vardı 😀 bildiğin hayalet sesi ama o kadar kötü yani çekim 🙂 daha doğrusu ilk seferde anca ruh gb kayıt alabilmişler adamcağızlar 😀 neyse efem biz sinemanın son geldiği noktaya bakalım 😀 🙂 aynı şekilde bein günlük meselesi de aramızda kalsın lütfen 😛 sevgilerimle …. 😀 😀

      • canlina dedi ki:

        O önemli günlerde yazma olayını bende düşündüm bi dönem ama yok olmadı!Güzel şeyler olduğunda ya yorgun olup sonra yazarım diye uyuyordum ya da etrafta benim günlük yazdığımı görecekler de sonra okuyacaklar düşüncesiyle yazmaktan vazgeçiyordum 🙂 Bu sebepten ötürü günlüğüm sıkıldığım günlerde yazdığım bir deftere dönüştü 🙂
        Buarada hiç kimseye bahsetmem günlük meselesinden merak etme sen 😀

      • makinosev dedi ki:

        teşekkür ederim 😀 aramızda pimil olarak kalsın hep 😀

  13. Wow! Muhteşem bir yazı! İlk başta o “ucundan azıcık hackleme” olayında “Neler oluyor burda?” tarzında -> O_o oldum. Ama dedim ki “Yok kaktüsçiçeği unnim yapmaz öyle şey. 😉 ” veeee gördüm ki bunun hepsi bir mimmiş. 😀
    Eveeet, şöyle güzelinden bir yorum yapmak isterdim, hem de çoook isterdim. Ama “siz varken ben yoktum” desem? Nasıl olur? Evet, siz 90larda gençlik – çocukluk yaşarken daha doğmamıştım bile. 😀 Kasetleri hatırlıyorum, kaset çalarımız vardı ben küçükken. İki yeri vardı, ikisine de koyardık birer kaset, üzerinde de düğmesi, basardık dinlerdik. Hatta o içindeki uzun ince bantları çoook koparmışlığım var. 😛 Küçüklük. 😛 Yerlerde sürürdüm ay of yazık o kasetçiklere. Ama kaydetmek, radyoda beklemek vs. derinini bilemem sizin kadar..
    Günlük olayı bende de aynı. 😀 Oturur sayfa sayfa yazardım. xD Ama günü gününe tutmuş olduğum günlük var mı? ı-ıh. Genelllikle 1 Ocak’ta başlarım ve Martın ortasında raflara kaldırırım. 😀 Ama severim günlük tutmayı… Birazcık tutarsızım bu konuda. 😀 Sözde var faaliyette yok. 😛
    Mimi çok beğendim, mimler her zaman güzeldir, bu daha da enteresan, hoş bir mim olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. ^^ Geçmişe dönüp bakmak güzeldi. ^^

    • makinosev dedi ki:

      çölte ante yapmam tabiki öyle şey 😀 blogunuz benimle güvende efendim 😀

      “Kasetleri hatırlıyorum, kaset çalarımız vardı ben küçükken. İki yeri vardı, ikisine de koyardık birer kaset, üzerinde de düğmesi, basardık dinlerdik. ” kasetçaları tarif edecek kadar biliyorsun ama olsun 😀 :))))))) bu arada sen böyle anlatınca kendimi çok yaşlı hissettim yav, benden 10yaş büyük abla dediğim kuzenim var. O bana çizgi romanları ve ilk çıkan karikatür dergilerini anlattığında da bende ona aynı tepkileri verirdim bir zamanlar 😀 😀 bu muhabbette ona döndü 😀 dua et de sümerbank, et-balık kurumu ve yerli malı haftasından bahsetmedim 😀

      günlük olayını ben yavaş yavaş çözdüm, öyle hergün yazılınca dediğin gb anaca marta kadar :)))))))))) ama ilişkinize biraz heyecan katmak istiyorsan önemli durumlarda yazacaksın 😀 😉

      şaka bir yana birazda olsa günlük sınıntılarınızdan kurtarıp tebessüm ettirebildiysem ne mutlu bana 🙂 teşekkür ederim bu güzel yorumun için 🙂 sevgilerimle 🙂

  14. acaip durum dedi ki:

    hahaha 🙂 müthiş bir yazı olmuş .. benim içinde zaman makinası tadında oldu hafiften 🙂 hani doksanların tamamına vakıf olamasam da çoça dinlediğim az biraz da yaşadığım bu ilkel ama samimi anıları çok severim..

    yazıyı okurkende acaip keyif aldım.. hele o günlük olayı 😀 ay bende önemli herşeyi yazardım günlüğe ama birileri okuyupta rezil olmayayım diye – çünkü iç dünyamdaki herşeeyy!! – özel alfabe falan kurmuştum 😀 alfabenin aslınıda bir kağıda yazıp kolyemin içinde saklardım 😀 hatta birkaç arkadaşımı ortak edip daha geniş çaplı olaylarda yapmıştık bu günlük olayında .. hahah çok güzeldi yaa 😀

    şimdi bu yazıyı okuyunca ve de günlüğüne jane adını verdiğini duyunca hepsi gözümün önünden geçti bu anılarımın.. çok keyiflendim.. hem bize ostalji yaptırdığın için hemde kısa filmlerle bilgilendirdiğin için çok teşekkürler çingu , acaip sevdim yazıyı ^^

    dipnot:sjs ve sjk olayına hiç girmiyorum ama ikiside çok iyi olmuş 🙂

    • makinosev dedi ki:

      özel alfabe diye bir şey vardı dimiii? hay sen çok yaşa, bir filmde görüp bende yapmaya çalışmıştım ama sonra bende çözememiştim olayı, işi sağlama alıp alfabeyi kolyene saklaman ise tek kelimeyle dahiyane!!! 😀 anaam benim niye aklıma gelmemiş 😀 ingilizce yazmaya çalışmıştım bir de ama ingilizcemin olmaması o işin çok uzun soluklu olmamasına neden olmuştu heheh 😀 😀

      jane ismini sonra kuşuma bile verdim 😀 😀

      ben teşekkür ederim, ne mutlu bana ki hikarunun sayfasını boşa işgal etmemişim 😉 dipnot: o konuya hiç girmeyelim evet ehehhe, yoksa beni kimse susturamaz 😀

      sevgilerimle..

  15. bunusevdim dedi ki:

    Yorumları okuyan insanlara baygınlık gelecek ama söylemeden edemeyeceğim: “Ben de günlük tutmuştum” 😀 Kendimi bildim bileli yazıyorum bir şeyler hahah
    5 sayfalık film yazısı yazmamıştım ama 3-4 sayfalık bir Türk filmi yazımı hatırlıyorum. Baya da entrikalı bir filmdi 🙂 O değil de bazı insanlar günlük yazma işini abartıyorlar. Benim bir arkadaşım ilkokulda hocaya sinirlenmiş günlüğüne nefretini kusmuş bunlar da yetmemiş akşam vakti beni telefonla aradı. Hiç üşenmeden günlüğünü okudu 🙂 Tövbe yarabbim yav, bazısına yetmiyor yani günlük.
    Kaset olayının hastasıyım, CD’ler çıktığında çok sinir olmuştum, mis gibi kaset dururken. Biz çok kaset kaydetmişizdir radyodan, bir sürü vardı evde. Sevdiğin şarkıya denk gelince yarısı bile olsa kaydederdik hemen, o yüzden o kasetler yarım şarkılar saçma dj anonslarıyla dolu olurdu. Hatta bazen aceleyle kaydettiğimizi dinleyemeden üstüne bir daha kaydederdik.
    Öyle işte, çocukluk güzeldi. Yazın da pek güzeldi makinosev.

  16. makinosev dedi ki:

    valla bu yorumlardan sonra iddia ediyorum ki blogspot ve wordpress’i yaratanlarda kesin günlük tutmuşlardır 😀 :)))))))))))))))) o arkadaş potansiyel blogger değil de bence potansiyel haber spikeriymiş , bizi aşar yani 😀 😀 sırf sen değil 70milyon kişi dinlemeli onu, harcamış kendini telefonda 🙂 tabi seni tebrik etmeli çok sabırlıymışsın 😀

    ah o yarım kalan şarkılar, ömrümü yediler, ismini bile bilemeden yıllarca dinlediğim oldu 😀 sonradan isimleri bulduklarımda oldu çok şükür 😀 misal Nothing’s Gonna Change My Love For You şarkısı Glen Medeiros’unmuş, sonradan öğrendim 😀 o şarkıyı redio nambırvan’dan emrah’ın anonsuyla kayedetmişim 😀 ama ismini söylediği kısmı kaçırmışım, yine de kalan anonsu baştan sona ezberlemiştim “87 yılının 14 şubatında listelerde bir numara olmuş” hiç aklımdan çıkmaz bu anons 😀 e tabi o kasetler baştan sona tekrar tekrar dinlendiği için ezberlememek mümkün değil 🙂

    çocukluk çok çok çook güzeldi valla iyi dedin, hey gidi günler 😀 ellerin dert görmesin, senin yorumun daha güzeldi 😉

  17. sagbeyin dedi ki:

    kötü bir sınavdan çıktıktan sonra yazını keyifle okudum makinosev 🙂 ellerine sağlık ^^
    Roundhay Garden Scene’deki hikaye beni çok etkiledi hahaha:)) cidden orada bir aşk dörtgeni var gibi geliyor bana da:))
    bu arada kasetleri ben de çok özledim az mı babamın türk sanat müziği kasetlerine kendi sesimi çekmemiştim:)) tabi bundan sonra yaşanan olayları hatırlamak istemiyorum:))
    ben de izlediğim dizi ve filmleri hep ajandalara yazardım ta ki bünyemde fazlasıyla bulunan utangaçlığımı bir nebze de olsa yenip blog açana kadar:))
    tekrar ellerine sağlık makinosev^^ bu arada hala baştaki gife bakıp bakıp gülüyorum:)) harika! XD

    • makinosev dedi ki:

      ah o kötü sıvalar yok mu, ne onlarla ne onlarsız yapılıyor 😀 yine de geçmiş olsun 😀

      babanın tsm serisini katlettin demek, bende abimin bir çok orj kasetini katletmiştim 😀 aile kurumunu ayakta tutan şeyler bunlar bence 🙂 herkesin başına gelir 😛

      iyiki kabuğunu kırıp açmışsın blogu, benim son 1 yıldır en büyük motivasyon kaynağım da bu blog! ileride bu yazdklarıma ne gözle bakacağım acaba çok merak ediyorum (tabi wp amca kendi reklamımı yapıyorum diye kapatmazsa 😛 )

      sen sağol sağ beyin, bende senin avatara bakıp gülücük atıyorum 😀 😀 😀 benim giften bile daha şeker 😉 😀

      sevgilerimle 😀

  18. ahahah oy kok ne güzel yazı olmuş.Bilgilendim,güldüm ,eğlendim.Ben de ne korsancılık yapardım ama bizimki olsa olsa pembe korsancılık olur hep yokluktan yaptık abilerim ablalarım valla bizim bir günahımız yoktur. Radyo tepelerine tünerdim en sevdiğim şarkı çıksın diye evdeki tüm kasetlere şarkı çekerdim.Duyun yeni nesil gençlik duyun biz çok yokluk gördük evlatlarım 😀 😀
    Küçük Kaktüs’e de selamlar sevgiler.Ne Cingöz Recai imiş o öyle yahu nerden aklına gelmiş de yazmış günlüklere filmleri.Ben hiç günlük tutmadım,tutma çabam olduysa da beceremedim pek.Becebilenlere özenerek nihayet buldu o dönemlerim 😀 😀
    Arada da bilgileri vermişsin he bayılırım böyle bilgilere.Hiç bilmiyordum ilk sinema deneyimin ne olduğunu öğrenmiş oldum sayende.(Amerika bir de schnell schnell Afro-Amerikan der beğenmezsiniz ama ilk movie starlar da onlarmış yani bilemiyorum gayrısı siz düşünün 😀 ) Yine eğlendirdin beni kok.Çok yaşa 😀

    • makinosev dedi ki:

      aklıma gelmedi de değil he:D :D, ilk oscar’ı o çikolata renkli emektar amcaya vermek lazım bence de 😀 😀 😀

      a sen günlük tutmadın mı piii sana 😛 bir de blogger olcen bak biz hepimiz günlük tutmuşuz 😀 😛 😀 😀

      teşekkür ederim kok’um kou’lum 😀 bu güzel yorumun için 😀

  19. Geri bildirim: Blogda Biri mi Var ? « Kaktus Çiçeği

  20. Geri bildirim: Tatil Önerileri: 1 şov, 1 dizi, 1 film, 1 anime… | Hikaruivy'nin renkli dünyası :)

Yorum bırakın