My top 10 Shoujo Animes – En sevdiğim 10 Shoujo Anime

Listeye geçmeden önce hemen belirteyim: Bahsedeceğim animelerin hepsi shoujo değil aslında. Bazıları josei; bazıları da (aslında biri, Avatar the Last Airbender) nasıl kategorize edeceğimi bilemediğim çizgi diziler… Ama şu da var ki, listeyi “en sevdiğim 10 anime” diye yapmış olsam Full Metal Alchemist, Death Note, Rurouni Kenshin ve bilumum animeler de burda olacaktı; aşağıdaki sıralama iyice daldan dala seken bir listeye dönüşecekti… O yüzden listemi “romance” ile sınırlı tuttum; daha çok romantik komediye ağırlık verdim (Avatar da komedisi yüzünden bu listeye dahil oldu) ve ortaya aşağıdaki sıralama çıkmış oldu.

Bu arada listede çok bilinen ve sevilen “Clannad”, “Ef – A Tale of Memories / Melodies”, “Canon”, “Honey & Clover” gibi yapımlar neden yok diye merak edenler varsa hemen söyleyeyim: Shoujo da olsa, bebek gibi çizilen kız karakterlere ve özellikle bunların bebek sesiyle seslendirilmesine kesinlikle tahammül edemiyorum arkadaşlar!! (Bahsettiğim şey chibi değil bu arada; hani şu Clannad’daki esas kızı hatırlayın mesela, öyle tiplerden bahsediyorum.) Bunlar bana sevgilileriyle “aşkitooooom, ama noluysuuuuunnn” falan diye konuşan o salak tikky kızları anımsatıyor. (Iyyy, bak tüylerim diken diken oldu gene!…) Kısacası, shoujo’larda fazlasıyla bulunan salak kız karakterlere tahammülüm yok… Ama öte yandan tsundere‘leri de sevmiyorum. Erkeklerin itilip kakılmasına da, en az kızlarınkine olduğum kadar karşıyım (hakkaniyet, eheh :)) Yani benim romantik lise komedisinden beklediğim klişelerin dışına çıkmayı -bir şekilde- başaran; içinde birazcık da olsa orijinalite bulunduran karakterler ve hikâyeler… Ve özellikle ayakları yere sağlam basan kadın kahramanlar. Aşağıdaki listeyi görünce ne demek istediğimi daha açık bir biçimde anlayacaksınız. (Fakat yine de, özellikle son 2-3 taneye gelince epeyce kararsız kaldığımı itiraf etmeliyim… Bu listeden sonra bir de “mansiyon alanlar” diye bir liste yapacağım sanırım; çünkü Kare Kano’ya, Kaichou wa Maid-Sama’ya, Kimikiss Pure Rouge’a haksızlık ettiğimi düşünüyorum…)

Ehemmm, bu kadar önsöz yeter! İşte Hikaru-ivy’nin top 10 shoujo animeleri! —Dı-nı-nı-nınnnnnn!—

1) Rose Of Versailles

İşte hayatımda en çok sevdiğim, ilk görüşte (izleyişte) âşık olduğum (ki, 14 yaşında falandım; anime kelimesinin anlamını bile bilmiyordum…), yıllar sonra yeniden izlemeyi başardığım zaman en eski dostuma kavuşmuş kadar mutlu olduğum, her bölümünü defalarca izlediğim… dünyalar güzeli anime. Hatta bence bu bir anime değil, bir başyapıt: 1980’lerde yaratılmasına rağmen çağının çok ileride bir animasyon tekniğine, alegorilerle dolu muhteşem bir hikâyeye, ve belki de sinema ve edebiyat tarihinde gördüğüm aşkların en etkileyici olanlarından birine sahip muhteşem bir sanat eseri…

Belki abarttığımı düşüneceksiniz; fakat hayır: Fransız devrimini anlatan, Japon bir kadın mangaka (Ryoko İkeda) tarafından yaratılan bir hikâye, 21. yy’da dünyanın dört bir tarafından milyonlarca kadını (bunların arasında da benim gibi “müşkülpesent” bir Türk kızını) bu kadar etkilemeyi başarmışsa, abartmıyorum demektir… André’nin Oscar’a olan aşkında hepimizin kalbine dokunan bir şey var: Çünkü tam da “imkânsız aşk”ın tanımıdır bu sevgi. Öncelikle, o çağın Fransa’sında evliliği imkânsız kılan bir sınıf ayrımı var André ve Oscar arasında. Bunu bırakın, Oscar’ın cinsiyetiyle ilgili sorunları var; uzun bir süre kadınsal duygularının farkında bile değil… Bu da yetmezmiş gibi, gün gelip de kendini bir kadın olarak görmeye başladığı zaman ise, içinden taşıp gelen duygular bir başkasına, Kont Axel Von Fersen’e yöneliyor ki; zavallı André’ciğin böyle bir adamla (soylu! zengin! mevki sahibi! yakışıklı!) aşık atması mümkün değil… Fakat bütün bunlara rağmen, sevdiği kadının hizmetinde olmaktan ileri gidemeyeceğini, hatta gün gelip belki de onu kendi elleriyle evlendireceğini bildiği halde André Oscar’ın yanında olmaktan hiç vazgeçmiyor: “Sen ışıksın, ben gölgenim…” Ve bu muhteşem aşkın gelişimine kalbimiz titreyerek tanıklık ederken, bir yandan da Fransa’da o çağda neler olup bittiğini, devrime giden olayların nasıl yavaş yavaş biriktiğini, en sonunda sel suları gibi önüne gelenleri nasıl yıkıp geçtiğini heyecanla izliyoruz. Ayrıca, vicdan sahibi bir insanın, inandığı ve yetiştirildiği değerler ne olursa olsun, en sonunda doğruyu bulup haklı olanların safında yer alacağını General Oscar François de Jarjayes bize pek güzel anlatıyor…

 RoV hakkında söyleyeceklerim elbette bu kadarla sınırlı değil. Ama bu listede 9 animeden daha bahsedeceksek çenemi kapatıp burda kesiyorum. İsteyenlerle Oscar hakkında sabaha kadar konuşabilirim, o ayrı!

2) Avatar The Last Airbender

İşte bir başka başyapıt daha! Nickelodeon’un küçükler kadar büyüklere de armağanı. Fantastik bir dünyada geçen bir macera hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!

Kimi animeseverlere fazlaca Amerikan-vâri gelebilir; ama Avatar’daki espriler ve olayların akışı doğrusu benim pek hoşuma gitmişti. Aksiyon da tam kararındaydı. İzlerken bir an bile sıkılmadım. (Halbuki itiraf etmek gerekirse ben shounen animelerde hemencecik sıkılan birisiyim; bir dövüşün on bölüme uzaması çocukluğumuzda izlediğimiz Tsubasa çizgi filminde bir maçın elli bölüm sürmesini hatırlatıyor, içime afakanlar basıyor!) Ayrıca bütün karakterler birbirinden harika, birbirinden sevilesiydi: Çocuksu (keloğlan keleş oğlan) Aang, anaç Katara, muzip Sokka, “tough” Toph, asi prens Zuko, süper bilge amca Iroh, hatta femme fatale Azula bile canım ciğerim oldular! Yirim hepsini, yirim! Ama en çok da sevimli lemur Mommo’yu yirim 🙂

3) Ouran High School Host Club

Aslında Ouran’ı bu kadar çok sevmiş olmam benim için epey şaşırtıcı: Konusu itibariyle “ıykkk!” deyip derhal ortamdan kaçarak uzaklaşmam gereken bir animeydi. Öyle host club’lar-most club’lar bize ters işler anacım… Hele “brotherly love” falan… Hatta sırf bu yüzden ikinci bölümde nerdeyse izlemeyi bırakıyordum. Ama iyi ki de devam etmişim. Çünkü bu kadar hoş ve boş bir şey daha izlememiştim hayatımda. Çok güldüm! Çok eğlendim! Efsanevi Amerikan dizisi “Seinfeld”in “A show about nothing” şeklindeki tagline’ı aynen bu çizgi film için de geçerli (sadece ilk bölümle son iki bölümde biraz gelişme görüyoruz; zorlarsanız buna 8 ve 16’yı da dahil edebilirsiniz); fakat yine bütün karakterlerine ayrı ayrı hasta olduğum animelerdendir kendisi: Cool esas kızımız Haruhi (ki böyleleri shoujo dünyasında fazla yoktur…), travesti baba, host club’daki bütün yakışıklılar… Hele Tamaki’nin o muhteşem prens charming görünümünün altındaki çocuksu halleri, oyuncak ayısıyla uyumaları, küsünce köşesine çekilip mantar yetiştirmesi falan yok mu… Arggghhh, tutmayın beniiii, öpüjeeeem!

4) Skip Beat

Bir başka sıradışı anime daha: Esas kızımız “Ezel” dizisinden fırlamış gibi mübarek; “pop idol” Shoutaro tarafından kirli bir mendil gibi (nayırr! nolamazzz!) kullanılıp atıldığını fark ettiği anda bir intikam meleğine dönüşüyor! Ve bu intikam uğruna göz kamaştırıcı TV dünyasına adım atıyor! Sonrası, harika bir hikâye, göz kamaştıran çizimler (ah bir de Tsuruga Ren’imizin çenesi bu kadar uzun olmayaydı…), ve tadı damağımda kalan bir anime… Maalesef mangası devam ederken anime haline getirildiği için hikâye pat diye ortada kalıverdi, Corn’un Ren olduğu bile açığa çıkmadı; ama bu bile Skip Beat’in en sevdiğim animelerden biri olmasını engelleyemedi. (Hatta dayanamadım, manga okuma alışkanlığım hiç olmadığı halde Skip Beat’in mangasını buldum, hikâyenin devamını oradan öğrendim.) Animede intikam hikâyesinin verdiği manevi tatminden çok, yıldızların dünyasının çok gerçekçi ve çok eğlenceli bir biçimde anlatılıyor olması hoşuma gitti. Hele o eski dizinin yeni uyarlamasını çektikleri sahnelere ve Kyoko’nun Mio’yu yaratma sancılarına resmen bittim; bir aktrisin ruh hali bu kadar mı güzel anlatılır?? İkinci sezonunu sabırsızlıkla bekliyorum (yaparlar heralde, di mi? di mi??)

5) Lovely Complex

Bir başka sıradışı anime daha. Esas kızımız salak değil, esas oğlanımız aşırı derecede cool değil (hatta cool’dan çok “kawaii” olduğu söylenebilir), ve beklenenin aksine, kız oğlandan 20 santim kısa değil: Oğlan kızdan 16 santim kısa! Ve işte karşınızda dünyanın en şeker lise aşkı hikâyelerinden biri!

Lovely Complex’i öyle çok sevmiştim ki, Live Action’ını izlediğim (ve beni Uzakdoğu dramalarıyla tanıştıran) ilk diziydi kendileri… Verdiği mesaja da bayılmıştım elbette: “Dış görünüş önemli değil. Yeter ki kalpler bir olsun…” Çok bilindik; ama çok da zor kabullenilen bir mesajdır bu; öyle değil mi efenim? Beklentilerimizi, alışkanlıklarımızı silip atmak kolay iş değil… Ama Risa’yla Otani’nin aşkına dalıp gidince bir süre sonra boy farkını fark bile etmediğinizi görüp mutlu oluyorsunuz. Önyargılarımızı tedavi etmek için en faideli animelerden biridir LoveCom.

6) Nana

İşte bu seri beni tam anlamıyla şoke eden animelerdendir. Josei olduğu için genç kızlardan ziyade genç kadınlara hitap eden bir yapımla karşı karşıya olduğumuz aşikâr; fakat bunu bilmeme rağmen bu kadar ağır bir dram beklemiyordum! Pek çok bölümü gözyaşlarıyla izledim. Ama sevdim mi, hem de nasıl: 47 bölümü iki günde su gibi içtim diyebilirim… Fakat benden uyarması; seks, sigara, uyuşturucu, jigololuk, şiddet, punk müzik ve benzeri kavramlardan hoşlaşmıyorsanız, bu animeye kesinlikle yaklaşmayınız!

Nana, bir tesadüf eseri karşılaşan ve isimleriyle (Nana) yaşlarından (20) başka bir ortak noktaları olmayan iki genç kızın aynı evi paylaşmasıyla başlayan dostluğunun öyküsü… Ben rockçı Nana’nın hastası oldum. Bu kadar arıza, ama bu kadar masum bir kadın karakter daha olamaz! Diğer Nana’ya, yani Hachi’ye ise çoğu kez gıcık oldum; bazen de acıdım… Ama beni en çok ağlatan, animenin başlarında adamdan bile saymadığım, sevgili, fedakâr Nobu’ydu galiba… Bir de, Shinichi’nin hikâyesi yürek parçalayıcıydı.

Çizimler (Ai Yazawa! Önünde saygıyla eğiliyorum…), müzikler (hele de Rose parçası! Loop’a alıp saatlerce dinleyebilirim) tek kelimeyle enfesti. Nana, her kadının mutlaka izlemesi gereken bir anime olarak kişisel arşivimde yerini aldı. (İleride kızım olursa ona da izleteceğim. Ama kesinlikle 18 yaşından sonra!)

Bu da Rose (ya da Broken Rose):

http://www.youtube.com/watch?v=GojtNiEfFCs

7) Kimi Ni Todoke

İşte Nana’nın antagonisti, panzehiri, tam zıddı olan anime: Şeker mi şeker bir hikâye. Tam bir shoujo.

Hikâyemiz asosyal ve fazlasıyla saf kızımız Sawako’nun lise hayatını anlatıyor: Uzun düz siyah saçları ve hakkında çıkan “hayaletlerle konuşabildiği” dedikoduları yüzünden herkeste bir korku yaratan zavallı Sawako’cuk aslında çok saf, çok şeker bir kızcağız. İzlerken ona sempati duymamanız mümkün değil. Ayrıca erkeksi görünümlü ama özünde çok duygusal Chizu ve olgun Yanochin’le olan dostlukları benim gözlerimi yaşarttı, acayip kıskandırdı. Kazehaya’ya gelince, Susam Sokağı’nın Edi’sine benzettim ben tipini; onun gibi sürekli sırıtıyor kerata :). Ama çok sevimli. Öyle neşeli, sosyal, herkesle iyi geçinen, yakışıklı ve de gözü Sawako’dan başkasını görmeyen bir erkek arkadaş her eve lâzım! Çizimler manga çizimlerine benziyor; benim çok hoşuma gitti. Kimi Ni Todoke’nin tek sorunu, gene hikâyenin pat diye bitivermesi! Bir sezon daha rahatlıkla giderdi halbuki… Bakalım, hâlâ umut var…

8 ) Spice and Wolf

Bu anime de son derece sıradışı: Kahramanlarımız zeki, genç bir tüccar ve ona uzun yolculuğunda eşlik etmekte olan bir Kurt-Tanrıça! Kurt Holo’nun esprileri, zekâsı, sevimliliği ve pek tabii ki o uzun kuyruğuna bittim 🙂 (Gerçi söylemeden edemeyeceğim, bence bizim kız kurttan çok tilkiye benziyordu… Neyse…) Ayrıca Lawrence’ın zeki konuşmaları ve Holo’ya olan zaafı da insanın içini ısıtan cinstendi. Bu animeyi biraz da, iki yetişkin insanın arasındaki dostluk-aşk karışımı duyguları anlattığı için sevdim. (Hep lise hep lise nereye kadar azizim…) Ayrıca Ortaçağ’da geçen, ekonomi konulu kaç anime biliyorsunuz, söyleyin bakalım. Böyle de orijinal bir konu, değişik bir tat. Üstelik bu riskli seçimi eline yüzüne bulaştırmamayı başarıyor (şahsen ben ekonomik ilişkilerin anlatıldığı kısımlarda da hiç sıkılmadım. Yalnız İngilizce altyazıdaki eksikler ve yanlış tercümelerden kaynaklanan birtakım sıkıntılar vardı; bazen olayın mantığını anlamakta zorlanmak mümkün…).

Son olarak, opening song’u çok hoşuma gitmişti, ki şu bağlantıdan dinleyebilirsiniz:

http://www.youtube.com/watch?v=VcYAhr0ZzDc

9) Peach Girl

Şimdi, bu animeyi bu listeye almam aslında benim için de bir sürpriz oldu! Çünkü Peach Girl, tam anlamıyla bir “soap opera”, yani bildiğin pembe dizi… Bir aşk üçgeni (hatta zaman zaman dörtgen ve beşgeni), inanılmaz kötü bir karakter (Sae), bu kötü karakterin inanılmaz korkunç entrikaları, ve bu numaraları her zaman yiyen salak esas kızla (Momo) salak esas oğlan (Touji)… Acayip “cheesy”, öyle değil mi? Sadece Kairi’yi bu üçlüden ayrı tutabilirim; Sae’nin tuzaklarına düşmemeyi başaran aklı başında bir tek o vardı çünkü… Ama Peach Girl, çok şaşırtıcı bir biçimde insanın merakını çekmeyi başarıyor; kendinizi “şimdi n’olucak acaba??” diye bir sonraki bölümünü izlerken buluyorsunuz! Ayrıca Kairi’sine hastayım; bir Casanova ancak bu kadar sevimli olabilirdi! (Ah bir de çizerleri Perfect Girl Evolution’ın düştüğü hataya düşüp de erkek karakterleri bishounen’den ziyade travesti gibi çizmeyeydi, iyiydi!) Hikâye 20. bölümden itibaren çok güzelleşiyor; elindeki fırsatı kaybetmenin, aşkı ile vicdanı arasında kalmanın bu kadar güzel anlatıldığına hayret ederek izliyorsunuz. Hatta bu son bölümler sayesinde Momo’nun bütün salaklıkları ve insanı deli eden pasif tavırlarına rağmen bu şovu izlediğime değdi diyebiliyorum. Ayrıca soundtrack’i öyle güzel ki… Hele de “Kanshimi no shizuku”. Aman Tanrım, her dinlediğimde gözlerim doluyor! Sırf bu parça (+Kairi) için bile Peach Girl’ü listeye alırım.

http://www.youtube.com/watch?v=Xjbj8wYkjMw

Bir de tayvan yapımı live action’u var. Ama Tayvan dramalarını ben bir türlü izleyemiyorum; o dilleri, o oyunculukları beni inanılmaz derecede irrite ediyor. Keşke Japonlar veya Koreliler bu hikâyeye el atsa da izlesek…

10) Toradora

İşte bir “tsundere kız ve korkunç görünümlü-ama çok iyi kalpli erkek” hikâyesi daha. Ayrıca çizimler de karakterleri alıp bağrınıza basma hissi uyandıran cinsten sevimli çizgiler değil. Fakat bu hikâyede de öyle içe dokunan bir şey var ki, tüm eksilerine rağmen bu listeye almadan edemedim. Vahşi bir “avuç kaplanı” ve bir “ejderha”nın hikâyesi ilginizi çekiyorsa izlemeden geçmeyiniz.

About hikaruivy

a big fan of shoujo animes/jdramas/kdramas loves to eat, write, read and watch!
Bu yazı anime içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

34 Responses to My top 10 Shoujo Animes – En sevdiğim 10 Shoujo Anime

  1. winpohu 'ca dedi ki:

    güzel bir yazı 3, 5, 7 benimde izleyip çok sevdiğim animeler .
    ouran host club için söylediklerine katılıyorum.senfield benzetmesi çuk oturmuş .yakışıklı prensimiz çok saf ve şirin ama gölgelerin kralının da ayrı bir karizması vardı.
    kimi ni todoke de çok masum bir hikaye severek izledim :=) tabi lovely copmlex ayrı bir anime izlerken farklı olmalrı hiç dikkatimi çekmedi gerçek hayatta böyle bir çift görsem nasıl düşünürdüm bilemiyorum .ben special a yı da çok severim ouran host club tadında bir anime :=)

    • hikaruivy dedi ki:

      Special A’yı da ikinci top 10’uma alıciim… Ben de onu sevmiştim aslında ama iki şey yüzünden puan kırdım: Birincisi, Hikari’nin her zaman ama her zaman Kei’ye yenilmesi (evet, feminist damarıma bastı!), ikincisi de bütün karakterlerin çizimlerinin aynı olması! Mesela bir Ouran’daki, bir LoveCom’daki çizim kalitesi yoktu Special A’de… Ama gene de güzel animedir, severim. Bak şimdi heveslendim, ikinci yazıyı da yazayım bir an önce 😀

      • winpohu 'ca dedi ki:

        yaz güzel bir yazı olur eminim :=)
        hem ben kei karakterine bittim ..mükemmel bir şey tamam mübalağa sanatında tavan yapmışlar ama eğlenceli bir seri :=)

  2. hikaruivy dedi ki:

    @winpohu: Evet yaa, o nasıl bir abartmaydı yav… Son bölümleri hatırlıyor musun, Kei ve Hikari çok yüksek katlı bir binadan atlayıp havadayken yaklaşık 5 dakika boyunca öpüşüyorlardı galiba 😛 Yere de düşmüyorlardı… Tamam hepsi okumuş, parlak çocuklar, her konuda süperler, eyvallah, ama insanüstü olduklarını bu kadar da gözümüze sokmayın be kardeşim 😀 Ama eğlenceli olmasına çok eğlenceliydi, doğruya doğru ^^

  3. La Fea dedi ki:

    Rose of Versailles her sene bir kere izlerim sanırım. Çok çok ama çok severim.

    http://lafea.byethost10.com/wordpress/?s=Rose+of+versailles

  4. sheymailehersey dedi ki:

    Rose of Versailles’ı ilk izlediğimde orta okuldaydım sanırım. Okul çıkışında acele ederdim ki bitmeden yetişeyim. Ne ağlamıştım sonunda. bi hafta bunalıma girmiştin André ah André diye.
    Avatar animeden sayılmasada bayılarak seyrettiğim bi seriydi. Filmi ne kadar berbetsa çizgi dizisi bir o kadar iyidir. Hep Zuko’nun bizimkilere yardım ediceği günü beklemiştim. Sonuda çok güzeldi.
    Quran izlediğim ikinci en komik animedir sanırım. (en komiği One Piece) Hele alis harikalar diyarı bölümü beni benden almıştır.
    Skip Beat’de hikaye çok yarım kalıyor diye duydum. 2.sezonu çıkınca seyretmeyi düşünüyorum tabi çıkarsa.
    Lovely Complex favori animelerimden biri daha. çok çok çok güzel bi anime mutlaka izlenmesi gerekenlerden.
    Nana beni hüngür hüngür ağlattı bu anime ya. Mangası hala devam etmekteymiş. keşke 2.sezonu çıksada izlesek.
    Kimi ni Todoke: İlk sezonuyla beni bende almış süper romantik anime. Kore dizilerinde fırsat bulamıyorum 2.sezonunu seyretmeye.
    Anime zevkimiz acayip uyuşuyor Koredelisi. O yüzden acayip uzun bi yorum oldu.
    2. listeni de bekliyorum bakalım onlardan hangilerini seyretmişim:)

    • sheymailehersey dedi ki:

      ay pardon ya hikaruivy bloglar birbirine karıştı. Biraz önce kore delisinin bloğunda geziyodum. Çok çok özür.

      • hikaruivy dedi ki:

        haha, sorun diil şeymacım, olur ööle…

        bu arada ikinci listemi de yazıp yayınlamıştım, bakınız burda: https://hikaruivy.wordpress.com/2010/10/02/en-sevdigim-shoujo-animeler-volume-2/

        kimi ni todoke ne yazık ki japon depremi yüzünden erken final yapıyormuş 😦 üstelik manganın en güzel kısımlarını atlayarak 😦 duyduğumdan beri depresyondayım…

        rose of versailles… ah ah, sorma… ben de andre’nin ölümünden sonra uzuuuun süre kendime gelememiştim. hâlâ da düşünürüm, nasıl kıydılar oscarıma andreme insafsızlar! ama sonu böyle bitmese bu kadar efsanevi olmazdı belki de…

        skip beat konusunda da çok haklısın. mangası süper ilerliyor, ikinci sezon olmazsa ayıp olur… ama hikaye yarım kalsa bile çok, çok güzel bir ilk sezonu vardı; izlerken dört köşe olmuştum zevkten. her şeye rağmen tavsiye ederim.

  5. sheymailehersey dedi ki:

    Kimi ni todeke’ye çok üzüldüm. Böle yarım yamalak bitirilen serilere sinir oluyorum. İngilizcem çok iyi olmadığından mangasından da takip edemiyorum. Ouran ile Lovely Complex’in mangalarıda devam ediyor sanırım. Birileri çevirisini yapsada hepsinin mangasını okuyabilsem.
    Skip Beat’i kız kardeşim seyretti öve öve bitiremedi. Ama bekle 2.sezonu çıksın hepsini birden izle yoksa sinir olursun çok heyecanlı yerinde bitti dedi. bende ondan bekliyorum. beklemesem mi acaba?

    • hikaruivy dedi ki:

      Ben de öyle… Anime yapıyorsanız doğru dürüst final yapın yahu! FMA de mesela manga devam ederken çevrilmişti, ama mangadan bağımsız, gayet de güzel finali vardı. Bari öyle yapsaydılar…

      Ouran yeni bitti; LovCom’u ise açıkçası bilmiyorum. Ben animeyle yetinmiştim, mangasının hikâyesine hiç bakmadım bile.

      Skip Beat konusunda da valla ne desem bilemedim. İstersen biraz daha bekle, belki ikinci sezon yapılır gerçekten de… Ama yapılmasa bile bir sezonluk bu diziyi izlemeden geçme derim, çünkü cidden çok keyifliydi…

  6. sheymailehersey dedi ki:

    Geçenlerde bi forumda okumuştum. Ouranın mangasında Haruhi tamakiden hoşlandığını daha yeni farkediyomuş. lovcomda ise otaninin boyu risa kadar uzuyomuş işte bunları okudumya beni bi merak sardı. Manga çok fazla diyolog içerdiği için ingilizcesinden anlayamazmışım gibi geliyor. böyle merak etmeye devam ediyorum bende 🙂

    • hikaruivy dedi ki:

      vayyy, lovcom’u ben de merak ettim bak 🙂 otani’nin uzun hali nasıl olmuştur kim bilir? mangasını bulup okuyayım, sana da anlatırım sonra 🙂 ouran’da evet, haruhi tamaki’ye aşık olduğunu epeyce geç anlıyordu. hatta sondan bir-iki volume önce falan… en sonunda da hep birlikte yurtdışına okumaya gittiler. öyle aman aman bir şey olmadı yani…

  7. Ezgi dedi ki:

    Kaichou wa maid sama, Lovely Complex, Ouran High School Host Club, Skip Beat, Peach Girl, Kimi ni Todoke. Bu animeleri izledim ve büyük keyif aldım. Öncelikle sana şunu sormak istiyorum Skip Beat’in devamı gelecek mi veya mangası devam ediyor mu ? Duyduğuma göre Kaichou wa maid sama devam etmeyecekmiş mangasını bilmiyorum ama 😦
    Nana ve Toradora’yı birkaç kişinin listesinde daha görmüştüm onları da izlemeye başlayacağım bu aralar romantik komedi izlemek istiyorum 😀 Aradığım tür de reverse harem. Çizimleri güzel olan bildiğin başka anime varsa yazabilir misin gerçekten mutlu olurum 🙂

    • hikaruivy dedi ki:

      @Ezgi: skip beat’in mangası halen devam ediyor sevgili ezgi, internette pek çok yerde ingilizce çevirisiyle bulunuyor (mesela http://www.mangafox.com/manga/skip_beat/) ama türkçe’si var mı bilemiyorum… animenin ikinci sezonundan ise hâlâ ses seda yok maalesef 😦 belki bir gün, manga sona erince yeni bir sezon yaparlar (inşallah!) bir de şu anda tayvan yapımı bir live action dizisi devam ediyor; hikayenin ne kadarını anlatacaklar ben de merakla bekliyorum.

      reverse harem ağırlıklı tavsiye ettiğim diğer animeler içinse şu yazıya bakabilirsin: https://hikaruivy.wordpress.com/2010/10/02/en-sevdigim-shoujo-animeler-volume-2/ iyi izlemeler ^^

      • Ezgi dedi ki:

        Manga için önerdiğin siteyi biliyordum ben türkçesini araştıracağım o zaman 🙂
        Skip Beat’in dizisine de bakacağım bakalım nasıl yapmışlar 🙂

        Öneriler için de teşekkür ederim siteni sık kullanılanlarıma kaydettim takip etmeye devam edeceğim 🙂

  8. Batuhan dedi ki:

    çok güzel olmuş ama tam aradığım şeyleri bulamadım çünkü bunlar bildiğin aşk dolu animeler ben daha çok bleach; darker than black `full metal alchemist fln bekliyodum yinede okuduğuma memnun oldum eline sağlık

    • hikaruivy dedi ki:

      evet batuhan, bunlar shoujo tarzında olduğu için kız animeleri oluyorlar 😀 😀 sen aksiyon istiyorsan rurouni kenshin ve katanagari’yi öneririm; ilki biraz daha dram, ikincisi biraz daha komedi, ama ikisi de harika aksiyon animeleridir.

  9. asdasd dedi ki:

    Rose Of Versailles bulamadım da izlediğin sitenin linkini atabilir misin? bu arada 3-4-7 bayıldım çok güzel animeler seçmişsin teşekkürler 😀

  10. Geri bildirim: Mim: Dizi Karakterleri + Anime Club | Hikaruivy'nin renkli dünyası :)

  11. kajika dedi ki:

    acayip tatlı bi yazı olmuş ve katılıyorum umarım skip beat in 2. sezonu çıkar(çıkmalı :D).

    • hikaruivy dedi ki:

      teşekkür ederim, skip beat 2. sezonu senelerdir bekliyorum, çıkana kadar beklemeye devam edeceğim 😉 😉

      • kajika dedi ki:

        umarım çıkar bu konudaki herşeyi destekliyorum 😀 ve sonuna kadar bekliycem . Sonuçta vampire Knight ın 3. sezonunu da hala bekliyorum 😀

  12. natsume _Mikan dedi ki:

    itazura na kiss vardı.Ama ben onda erkeğe ve biraz da kıza sinir olduğum için ilk 2 bölüm bakıp bunların evlendiği zamana kadar atlamıştım.Anime olarak yumeire patissiere vardı onun alt yazısını bulamadım.Gauken alice en sevdiğim anime.Onu izlediniz mi ?İzlediyseniz bana ona benzer anime varsa önerir misiniz ?

    • hikaruivy dedi ki:

      gakuen alice’i seyretmedim.ama okul hayatı ile ilgili olduğuna göre ouran high school ya da school rumble da hoşuna gidebilir diye düşünüyorum. bir de lovely complex var tabii 😉

  13. natsume _Mikan dedi ki:

    hmm ouranı izledim.Lovely complexte kararsızım.Çünkü kız çok uzun.School rumbleye bi bakarım..Sanırım 12 yaşımda olduğumdan fazla anime beğenemiyorum :DGauken aliceyi izlemenizi öneririm.BENİ BENDEN ALDI. Benim izlediklerimden burda olmayan animeler ;kamisama hajimemeshita ve inu boku ss ikiside birbirine benziyor.Sanırım çok konuştum 😀 TEŞEKKÜRLER

  14. zeynep dedi ki:

    burada olmadığına hayret ettiğim isim : hana yori dango. spoiler vermek istemiyorum. romance de no 1. ufak bir not ; jdrama versiyonunda 2. sezon da var. konular içiçe geçirelerek animenin eksik bıraktığı “son” mevcut.

    • hikaruivy dedi ki:

      hana yori dango’nun animesini sevemedim ben bir türlü… çok potansiyeli olup o potansiyeli kullanamamış gibi geldi. neyse ki jdrama ve kdrama’sı beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. hatta sırf o anime sayesinde dizi olayına bulaştım diyebilirim, HYD’nin bende böyle bir anısı vardır…

  15. Kadrişş dedi ki:

    Kamisama hajimemashita animesine benzer bir anime, hatta önerebildiğiniz kadar önerebilir misiniz lütfen +.+ilk severek izledigim anime diyebilirim ama onun gibi fantastik bişey bulamadım ‘-‘

  16. yasemin123com dedi ki:

    Bende 12 yaşındayım anime olarak sana önerebileceklerim,sailor moon, kamikaze kaitou keanne, full moon wo sagashite, skip beat, ayashi no ceres,kaichou wa maid sama,fruits basket ve rose of versailles bence bir dene

  17. gamze dedi ki:

    Merhaba !!! Yorumunuz uzerine rose of v. Izlemeye basladim. Daha ilk dk.dan beni icine cekti ve diger animelerden ne kadar farkli old. anladim.Cizimler o kadar samimi ve sicak ki en gelismis gorsel animelerden cok daha samimi geliyor bana ..Bu guzel animeyle tanismama sebep old.icin tskrler . 🙂 sanirim benim de number 1 im olacak :))

  18. skip beat dedi ki:

    yaa ben skip beatın 2. sezonunu istiyorum sezonu 5 kere falan izledim çok eğlenceli bir bilginiz var mıı çıkıcak mı skip beat çıkar bence ama…

  19. hatsune miku dedi ki:

    12-sai. de eklenmeliydi bence

natsume _Mikan için bir cevap yazın Cevabı iptal et