En Eski Anı…

Sevgili Mikal Zia geçenlerde hepiciğimizi “ilk anılarınızı bi’ deyiverin hele” diyerek mimlemişti. Çok ağız sulandırıcı bir mim’di bu; çünkü aşırı derecede eğlenceli olabilme potansiyeli taşıyordu… Ama maalesef şöyle de bir handikap var ki, hepimiz ilk anımız zannettiğimiz şeyi pekâlâ büyüklerimizden dinlemiş ve uydurmuş olabiliriz. Mesela ben uzun bir süre boyunca ilk anımı askerden dönen babamın kabak kafasına kepçeyle vurma görüntüm olarak hatırladım ve böyle anlattım durdum. Ama sonradan fark ettim ki bunu hatırlıyor olmam mümkün değil (o sırada 9 aylıktım çünkü!) ve ben aslında annemin anlattığı şeyi (“Hahaha, ben sana “hadi babanın kafasına vur!” diyordum ve sen vuruyordun, aferin kızıma!” – bkz. Troll anne) kafamda canlandırıp kendi anımmış gibi hatırlıyormuşum meğer… O yüzden aşağıdaki ilk paragrafta anlatacaklarım böyle suni anılar mıdır, rüyalardan parçalar mıdır, yoksa hakikaten hafızamda kalan kırıntılar mıdır, bilemiyorum.

Bu uyarıyı yaptıktan sonra gelelim hatırladıklarıma: Anımsayabildiğim en eski şey, tozlu topraklı bir görüntü: Bingöl’müş burası. Ben küçükken amcamlar Bingöl’de otururdu. Biz de otobüsle onları ziyarete gitmiştik. Toz-toprak olarak hatırladığım şey Bingöl otogarı. Bingöl gezimiz benim 2 yaşıma tekabül ediyor… Bir başka anı, annemin eteklerine dolanarak: “Anne nolur gözüme kömür koymasınlar! Anne nolur!” diye salya sümük ağlıyor olduğum bir görüntü. Kimin evindeyiz bilmiyorum ama ortamda çok sayıda misafir falan da var. Bu sefer de kar yağarken kardan adam yapma muhabbeti olmuş ve ben salak Hikaru veledi olayı tamamen yanlış anlayıp kardan adam yerine benim gözlerime kömür konacak zannetmişim! Piii, mal bebe…

Bu anı mı rüya mı ne idüğü belirsiz parçalardan sonra gerçekten hatırladığıma emin olduğum yerlere geçiyorum: Yaş 2.5-3 falan: Elazığ’da, eski evimizdeyiz. Üst katımızda inanılmaz şeker bir Elazığlı aile var. Annem çalıştığı için (ve o yıllarda Elazığ’da bir türlü çocuk bakıcısı bulunamadığı için – başkasının yanında çalışmak son derece ayıp sayılırdı!) ben Hikaru veledine sevgili üst komşularımız Sabriye teyzem, Mehmet amcam ve kızları Sema teyze (nam-ı diğer “ede”m) bakıyorlar… Bir gün ne oluyorsa oluyor, benim Sabriye teyzeye kafam bozuluyor (3 yaşında kafası bozulan bir velet olarak emo’ların atası sayılabilirim bence) ve evin kapısını açıp hınçlı hınçlı merdivenlerden kendi dairemize inmeye başlıyorum. Sabriye teyzem o her zamanki tatlılığı (ve Elazığ şivesi) ile: “Gızııım, gurban olam, gadan alam, n’ooldu yavrum?” diye arkamdan sesleniyor. Ve ben, isyankâr velet Hikaru, hışımla dönüp kadıncağızı ayar manyağı yapıyorum: “Ben senin yavrun değilim! Ben annemin yavrusuyum!” Kadıncağız mavi ekran… Bu olayı feci net hatırlıyorum; zaten olaya dahil olan herkes de hatırlıyor (oh god… why…) Annem hâlâ anlatıp anlatıp güler, bense her seferinde sevimli bir kedi yavrusunun nasıl birdenbire vahşi bir kaplana dönüşebildiğine hayret ederim…

Derken üniversite lojmanlarına taşınıyoruz, yaş hâlâ üç: İlk defa kadın olduğumu fark ettiğim, annemin rujlarına, topuklu ayakkabılarına dadandığım, ama öte yandan içimdeki canavarın boş durmayıp küfür dağarcığıma ilk nadide parçayı (bkz: “kaka”) eklediğim yaş. Zavallı anneciğim her fırsatta ağzına burnuna bulaştırarak ruj süren (üstelik döndürerek kapamasını beceremediği için rujların tepelerini mahveden!), ayrıca her soruya “kakaaa!” diye cevap veren ve bundan sadist bir zevk alarak kahkahalar atan (mizah anlayışına gel…) bu cadı veletle baş edemediği için en sonunda çareyi babama başvurmakta bulur. Babam da beni karşısına oturtur, ciddiyet içerisinde: “Bak canım, annelerin ruju sürülmez, büyük abla oluncaya kadar ruj sürmek yok… Ayrıca kaka demek çok ayıptır, bir daha sakın deme!” diye benimle konuşur. Ben de tam bir babasının kızı olduğum için onun sözünü emir bilirim 🙂 Ve artık her akşam babamın yolunu gözlemeye koyulurum: Akşam kapı zili çalar çalmaz en önce fırlayıp “ben açıcam! ben açıcam!” (nedir kuzum bu ufak çocuklardaki kapı açma fantezisi?!) babamı karşılar ve raporu veririm: “Babacım babacım, ben bugün kaka da demedim, yuj da süymedim!” 😀

Ve elbette kardeşimin doğumu: Bu travmatik olay (ajsakjsajak :D) hâlâ tüm canlılığı ile hafızamdadır: İlk defa annem olmadan, sadece babamla baş başa geçirdiğimiz bir gece. Ben olaya bir anlam vermeye çalışıyorum; babamsa “Hikarucum bak yarın annen yanında kardeşle gelecek… Ne güzel, di mi?” diye beni duruma hazırlıyor… Sabah hastaneye gidişimizi ve annemin odasındaki o kara kuru çirkin bebeği de tüm açıklığı ile hatırlıyorum. (Kim derdi ki o çirkin bebek birkaç ay içinde kocaman maviş gözlü, bembeyaz, şirin mi şirin bir ufaklığa dönüşecek, pii… Dayım bile bebeği ilk görüşünü: “Abla, Allah biliyor ya Sophie’yi ilk gördüğümde içim acımıştı, “Hikaru’dan sonra bu bebek çok çirkin yaa… Yazık ablama, nasıl sevecek bunu…” diye düşünmüştüm” diye anlatır 😀 😀 Hahah, kızma lan Sophie, herkes benim gibi doğuştan Pambık Prenses diil tabii; sen de Külkedisi doğmuş olabilirsin ama sonra Cinderella’ya dönüştün be yavru kuşum 😉 ) Neyse, ilk başlarda çok sevindiğimi filan hayal meyal hatırlar gibiyim (zaten annemle babam lojmanlardaki diğer çocukların kardeşleri olmasını kıskanıp “ben de kardeş isterim! böhüee!” diye ağladığımı iddia ediyorlar; gerçi ben bunu hatırlamıyorum bak, beni yemiş de olabilirler…) ama bir süre sonra bu ufak bebeğin ağlamak, emmek ve kaka yapmaktan başka işe yaramadığını görünce büyük bir ciddiyet içinde anneme gidip: “Anne, bir daha kardeş yaparsanız sen onu biraz daha karnında tut, benle oynayacak kadar büyüyünce çıkar” dediğimi de çok iyi biliyorum! Yaş üç buçuk-dört, ama cin fikirler kaynıyor mübarek… Yine de kardeşimi çok sevdim ve -nerdeyse hiç- kıskanmadım; anam babam şahittir buna… Hatta ufacık, 1-2 aylık bir bebecikken zatürre olan kardeşime her sabah iğne vurmak için gelen amcayı cırmakladığım, kovaladığım, o geldiğinde kendimi yerlere attığım (“Kardeşimi ağlatıyo’ bu yeaa! Kaka amca, pis amca!” – gördüğünüz gibi kaka dememe paktını delmişiz burda…) da vakidir… Yaa Sophie hanım, nası sevmişim seni, değerini bil… Ama gene de başka kardeş fikrinden öcü görmüş gibi kaçtım; hatta kardeşim biraz büyüyüp: “Yeaa ama benim neden küçük kardeşim yok? Nolur bir tane daha kardeşimiz olsun…” diye annemlerin aklını çelmeye çalıştığı zaman onu karşıma oturtup: “Bak canım, senin duygularını iyi anlıyorum, bir zamanlar ben de senin gibiydim… Ama ben ettim sen etme, küçük kardeş o kadar da iyi bir şey değil…” diyerek onu ikna ettiğim de bir gerçektir, asajajakkak 😀 😀 😀

İşte benim de ilk anılarım böyle… Yaş 4-5-6’ya doğru gittikçe kreş anıları (uyku saatinden nefret ederdim… ama kahvaltı saatinden daha bir nefret ederdim! aşırı derecede yemek seçen, yememek için öğretmenimin bacaklarına sarılarak ağlayan, hatta öğretmenimin anneme: “Allah size sabırlar versin, bu çocuğa yemek yedirmek mümkün değil!” dediği fena halde sorunlu bir çocuktum ben…), anaokulu anıları (bir gün asıl öğretmenimiz gecikmiş, yerine gelen vekil öğretmeni “benim adım Bahar” diye kandırmıştım… biraz sonra asıl öğretmen gelince diğer öğretmenin bana Bahar diye seslendiğini duymuş, şaşkınlık içinde: “Onun adı Hikaru” deyince gerçek anlaşılmıştı… Peki ben ne mi yapmıştım? İkisine birden dönüp: “Benim göbek adım Bahar, o yüzden öyle söyledim” demiştim! Oysa hiç alakası yok, göbek adım falan yok benim 😛 Pis yalancı velet…), Berlin duvarının yıkılışı TV’de verilirken anne-babanın heyecanı, Körfez Savaşı‘yla ilgili anılar (oldukça canlıdır… şehirde her yere sığınaklar yapılıyor, TV’ler sürekli radyoaktif serpinti sinyallerinin (sarı-kırmızı-siyah) anlamlarını veriyor, ve ben haber bültenlerinde Körfez Savaşı ile ilgili bir şey çıkar çıkmaz korku içinde gidip televizyonu kapatıyordum… düşünün, savaşın gölgesi bile bir çocuğun psikolojisini ne hale getiriyor; kim bilir savaşın içinde yaşayan yavrular ne halde?!), ilkokula başlamadan önce okula gitmek için acayip hevesli olmam, komşunun oğlunun çantasını sırtıma takıp gün boyu onunla gezmem, vs. vs. canlanıyor gözümde. Düşümsem daha da epey hatırlarım ama gerek yok, çenem düştü ve gereğinden fazla konuştum zaten… Şimdi mim’i paslama zamanı: Seymsomething, Harmony, Sessiz Gemi, Pamuk ve Galaxy; bakalım sizin hatırladığınız ilk anılar neler olacak? 😉

About hikaruivy

a big fan of shoujo animes/jdramas/kdramas loves to eat, write, read and watch!
Bu yazı kişisel, mim içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

21 Responses to En Eski Anı…

  1. 11.galaxy.2 dedi ki:

    unniii acayip güzel olmuş çok ama çok eğlendim okurken 🙂 Ben şimdi senin bu yazından sonra ne yazabilirim ki hemde hafızası hiç iyi olmuyan biri olaraktan ben oturup bunu 2 3 gün düşüniyim bence 😀 Ellerine sağlık ve mimlediğin için de teşekkür ederim 🙂 🙂

  2. ahiyyy. benim hatırlama imkanım olmayan ama hatırladığımı düşündüğüm anı sayım da ciddi anlamda fazla ama hatırladığıma emin olduklarım da hep 4,5-5 yaşlar. öncesinde nerdeydi benim beynim anlamıyorum ki. sanırım ot gibi çocuktum ondan oluyo hep bunlar asdfghjkl.
    kardeşine “kardeş aslında o kadar iyi fikir değil” demenin benzerini ben kardeş istiyorum dediğimde -ki o zamanlar benden 1yaş küçük kuzenimin kardeşi olmuştu- o da benimle o şekilde konuşmuştu. sonra dan da öğrendim ki aslında ben de bilinçli değilmişim yani istesem de bi kardeşim olmazmış asdfghjklşi

    • hikaruivy dedi ki:

      4-5 yaşları ben de net hatırlıyorum. diğerlerini ise ev değiştirme olayımız ve kardeşimin doğumu sayesinde (3 yaş ve öncesi vs. sonrası) ayırt edebiliyorum. ama şu ruj muhabbeti 4 yaş’a da ait olabilir, ondan emin değilim açıkçası :/

      ahahah, demek sana da bir kardeş istememe muhabbeti yaptılar, klasik demek ki 😀 😀 aman da aman, sen tekne kazıntısı mısın bakiym? 😀 😀 o zaman büyüklerle aranda epey yaş farkı vardır. olsun yav, ben şimdi pişmanım mesela, keşke benden 9-10 yaş küçük bi kardeşim daha olaymış… senin yazını da merakla bekliyorum canım 😉

      • yok ya ablamla 6yaş var, abim de 6 aylıkmıymış neymiş annem beni öğrendiğinde ondan benim pek istenmeme olayım. zaten anlatacaklarım arasında 2 büyük “şeymayı öldürelim” başlıklı anım var asdfghjklş. evin kıskançlıktan çeken kişisi bendim hep asdfghjklşi.
        beynimi zorlayıp sabaha karşı yazmayı düşünüyorum bakalım neler çıkacak 😀

      • hikaruivy dedi ki:

        ahahahaha 😀 😀 yazık yavrum yaa, demek genç yaşında suikast planlarına kurban gitcektin 😀 😀 hadi yaz da bir an önce okuyalım.

  3. firewhiskey dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş ^^ Okuyunca bir an en eski anımın ne olduğunu gerçekten merak ettim 🙂 Çok fazla hatırladığımı sandığım ama büyük ihtimalle anlatılanlar sayesinde hatırladığım bir çok anı var. Mesela 2 yaşındayken okula giden çocukları görünce ben de okula gidicem diye tutturmuşum ve bunun üzerine babamın teyzesi bana önlük dikmiş. Ama ben bunu hiç kimsenin etkisi altında kalmadan hatırladığımı hala iddia ediyorum eheheh.
    Bir de okurken birkaç benzerlik dikkatimi çekti. Mesela aynı şekilde kreşteyken uyku saatlerinden nefret ederdim. Hatta bu yüzden bir üst gruba almışlardı beni 😀 Okula da erken başladım zaten. Kardeş konusunda da sen şanslıymışsın. Beni kız kardeşin olacak diye kandırmışlardı. Sonradan yaşadığım hayal kırıklığı tarif edilemez tahmin edileceği gibi.

    • hikaruivy dedi ki:

      teşekkür ederim ^^ evet anlatılanlar yüzünden hatırladığımızı zannettiğimiz çok şey var, o biraz işi karıştırıyor… kreşlerde uyku saatini seven bir çocuk var mı acaba? 😀 ahaha, yazık sana, kız beklerken erkek kardeş gelince nasıl hayalkırıklığı olmuştur tahmin edebiliyorum 🙂 🙂

  4. Sessizgemi dedi ki:

    Gözlerine kömür mü Allah’ım çok komikmiş ya 😀

    Emoların atası ha güzelmiş, o yaşta oluyor öyle isyanlar kızıp küsmeler falan ama kadına neden kızdın ki çok merak ettim şimdi 🙂

    Çok güzel ya ben de hep babama şikayet edilirdim. Kapı açmak kadar telefonlara da koşardık herkesten önce ne anlıyorsak 🙂

    Ah ah küçük kardeşler! Ben de hiç kıskanmadım işin tuhafı o beni kıskanırdı o.O İkimize de aynı oyuncaklardan alınırdı ama o kendi elindekini bir kenara bırakır benimkilere saldırırdı ben de o ağlamasın diye susar ona verirdim varım yoğum biricik ayıcıklarımı falan 🙂

    Çok eğlendim ya çok güzel yazmışsın, ben de hemen mimi yapmaya gidiyorum şimdi bakalım neler çıkacak ortaya 🙂

    • hikaruivy dedi ki:

      kadıncağıza neden kızdım onu hatırlamıyorum maalesef… şımarık velet işte 😛 babalar en son şikayet merciidir di mi? anne terliğinin çözemediği durumlarda baba devreye girer 😀 benim de kardeşim kendisine alınan çikolataları erkenden bitirir benimkine dadanırdı, hiç sesimi çıkarmazdım. ah ah, büyük çocuk olmak zor iş 😛 😀

  5. sagbeyin dedi ki:

    çok ama çok eğlendim yazını okurken hikaruivy! “ama ben senin yavrun değilim annemin yavrusuyum” tribine koptum. 😀 ben ce de yıllarca anlatılabilecek bir olay 🙂
    küçük kardeş olduğum için ben hiç kardeş travması yaşamadım ama abimin bana alışması bayağı sancılı geçmiş. “çok ağlıyor bunu dışarı atalım ” dermiş. hatta 2 yaşındayken bir gün beni iteklemişti de alnım yarılmıştı. hala dikiş izlerim mevcut. o andan itibaren- kafasına dank mı etmiş nedir -beni çok sevmeye başladı 🙂
    uyku saati benim için de bir kabustu. millet horul horul uyurken ben gözümü kırpmazdım. hala o vakitleri zaman kaybı olarak görürüm. ne bileyim o sürede belki biraz yapboz çözer zekama katkıda bulunabilirdim 😀
    çok eğlenceli bir yazı olmuş 🙂 ellerine sağlık^^

    • hikaruivy dedi ki:

      hehheh, abini anlıyorum sağbeyincim 🙂 olur o kadar kıskançlık, ne de olsa taht elden gidiyor 😀 uyku saati zaman zaman benim için de kabusa dönüşürdü, ama genelde uyuyabiliyordum. benim derdim (ve sanırım tüm çocukların aynı) uyumak istemememek: oyunun en güzel yerinde hadi uyku saati diyor, seni zorla yatmaya gönderiyorlar, yapılır mı lan?? 😛
      senin de ellerine sağlık ^^

  6. Pamuk dedi ki:

    Bu çok güzel bir mim 🙂 Kıskandım ben de yapmak istiyorum 😀 Sabriye teyze ve seni hayal ettim de çok güzel ya. “Bir gün ne oluyorsa oluyor, benim Sabriye teyzeye kafam bozuluyor” 😀 Bir de sanırım ben kızları daha çok seviyorum 🙂

  7. MikalZia dedi ki:

    Lan yaa! mimin yaratıcısı olarak benim yazım neden kuş kadar açıklar mısınız 🙂 Bi de o kadar ”ya nasıl hatırlıcam ki, dün ne yedim onu da hatırlamam ki ben” falan dediniz. Mimlediğim herkesin yazısı Manas destanından hallice, allahsızlar sizi. Ama biliyordum yazdıkça yazacağınızı, çünkü öyle oluyor çocukluğunu düşündüğünde. Bi bakıyorsun yıllardır düşünmediğin hatırlamadığın şeyler yavaş yavaş netleşip canlanmış gözünde. Sonuçta kendini mal gibi sırıtırken bulabilirsin . heheyt !!
    Çoğu çocuk gibi senin de yepisyeni kardeş sorunun oldu demek 🙂 Bi de beğenmemiş ”bu ne ya, altına s.çıyor falan, hiç eğlenceli değil. alın götürün artık nerden bulduysanız.” gibisinden bi tavır takınmış. Zalım, zalım Hikaru 😀

    • hikaruivy dedi ki:

      hehehehe 😀 valla öyle, yazmaya başladıkça geliyor, yukarıdakilerin yarısını yazarken hatırladım 😀 zalım diyorsun ama ben kaç evin tek prensesiydim; insan tabii tahtına ortak gelince bi sarsılıyor 😛 hayır bi de sana oyun arkadaşı getirdik diyorlar ama bebenin oyun-moyun oynadığı yok, bol bol altına sıçsın dursun! gel de isyan etme… çok haklıydım bence 😛

  8. canlina dedi ki:

    Bir ben akıllı uslu bir çocukmuşum meğersem kimin yazısını okusam bir muzurluklar var 🙂
    Öğretmeni kandırmayı düşünmen ilginç.Demek sevmemişsin ki söylemedin hikaru olduğunu 😀 Ve kardeşler onların gelişi zaten unutulmaz olur.Ben de benimkine şöyle bir bakıp anında uzaklaşmışım ordan.Doktora karşı kardeşini korumana ve verdiğin öğüde de bayıldım;ben ettim sen etme! Ben hala başka konularda derim benimkine böyle ama bazen dinler bazen dinlemez işine nasıl gelirse.
    Ellerine sağlık Hikaru çok güzel bir yazı olmuş;)

    • hikaruivy dedi ki:

      😀 😀 😀 ben bayaa yaramazmışım, biraz da şımarık. şimdi de çok farklı değilim açıkçası 😛
      ahahah, güzel yorum olmuş, öğretmeni sevmediğim için öyle yapmış olabilirim 😀 ama işin doğrusu bir aralar farklı farklı isimler söylemeye takmıştım; ismimi her sorana başka isim söylüyordum. tek kişi olmak bana yetmediği için galiba (şizofren hikaru) asakjsajahajka 😀
      yorumun için teşekkür ederim canım 😉

  9. harmonyhalmeoni dedi ki:

    Mimimi yazdım yoruma geldim. 😀 Öncelikle çoook teşekkür ederim. ^-^
    Unni çok şeker bir çocukmuşsun. 😀 😀 😀 Sen kardeşine öğüt verince benim de aklıma ablam geldi. O da aynısını bana söylemişti. “Bak canım, kardeş o kadar da güzel bir şey değil. Bana sorduklarında koltuktan koltuğa atlayıp ‘evet’ demiştim, ama ben nereden bileyim…öhm neyse, yani sen kardeş mardeş isteme e mi? :D”
    Ve ben, isyankâr velet Hikaru, hışımla dönüp kadıncağızı ayar manyağı yapıyorum: “Ben senin yavrun değilim! Ben annemin yavrusuyum!” 😀 😀 Vay canına! Çok tırstım. 😛
    Öğretmeni kandırman, kardeşine yaklaştırtmaman filan çok iyiymiş. 😀
    “Babacım babacım, ben bugün kaka da demedim, yuj da süymedim!” Ahahaha 😀
    Bana hiçbir şey demiyorlardı, ben zaten ruj da süremiyordum, anneannem “bu ne maymunun g… dönmüş” diyerek bütün hevesimi kırıyordu. 😀 Bir de ailenin en büyüğü olan amcam (o zamanlar ne kocaman görünürdü gözüme) bütün kuzenlerimle beni alır bayramlarda, kızlı erkekli öğütleri sıralardı. Erkeklerin öğütleri belli, kavga etmeyin, kız kardeşlerinizin saçlarını çekmeyin. 😛 Bize de “büyümeden önce makyaj yok, çok kızarııııım” derdi. (O ‘çok kızarııııım’ hâlâ aklımda. Amcamızdan hepimiz çok korkardık. :D) Ablam ruj sürersem “cık cık cık amcam görecek seni böyle” derdi, ben nasıl bir aceleyle silerdim tee 😀 😀 Büyüdükçe aslında hiç de korkunç bir amcam olmadığını öğrendim. 😀 Gayet pamuk gibi adammış, şimdi çok iyi aramız hepimizin. 😀
    Küçüklüğün epey güzel geçmiş. 😀 Yazı da gözümün önünde canlandı, çok akıcı olmuş, ellerine sağlık. ^^

    • hikaruivy dedi ki:

      rica ederim tatlım, birazdan ben de geleceğim iade-i ziyarete 😉

      şeker ama biraz cadı bir çocuktum (aynen şimdiki gibi, haha :D) ablanı tebrik ediyorum, o da şıp diye çözmüş olayı 😀 😀 şaka bi yana kardeş candır. ama bebekler her zaman sorun çıkarıyor, ablaların abilerin illallah demesi bu yüzden 😉 😀

      seninkiler olayı kökten çözmüş: öyle deyince çocuğun hevesi mevesi kalmaz tabii… korkutucu bir akraba olayı da çok eski numaralardan; anne babanın baş edemediği her ufaklığa yapılır 🙂 yorumun için teşekkür ediyorum harmony’ciğim ^^

canlina için bir cevap yazın Cevabı iptal et