Kısa kısa kitap tanıtımları…

Bu aralar epey kitap okudum. Aslında Türkiye’ye bu gelişimde hakiki bir edebiyatçı olan Barış Bıçakçı’yı keşfettim, ki şu anda onun satın aldığım üç kitabından ikincisini okuyorum; Barış Bıçakçı konulu bir yazıyı daha sonra paylaşacağım sizle. Ama o zamana kadar çıtır çerez sayılabilecek birkaç kitaptan kısa kısa bahsedeyim:

Küçük Mucizeler Dükkanı: Rahat, su gibi okunan bir kitap bu. Edebi olarak fazla bir şey beklemeden okursanız çok keyif alabilirsiniz. 😉 Hikâyemiz, Lydia Hoffman isimli genç bir kadının “Blossom Street” üzerinde bir tuhafiyeci açması ve örgü kursu vermeye başlaması ile başlıyor… Bu örgü kursuna kaydolan üç kadından Carol annelik özlemi içinde, neşeli ve iyi kalpli biri, Jacqueline kenar mahalle kızı olan gelininden nefret eden sosyetik bir hatun, Alix ise henüz yirmilerinin başında asi bir genç kadın. Yani bu üç kadının her biri bambaşka bir telden çalıyor. Kitap boyunca örgü kursunun Lydia da dahil olmak üzere her birinin hayatını nasıl değiştirdiğini ve bu küçük dükkanın onlar için nasıl “mucizeler dükkanı”na dönüştüğünü izliyoruz. İki günde bitirdiğim, zorlamayan, sıkmayan bir kitap oldu bu. Bana fazlasıyla Maeve Binchy kitaplarını çağrıştırdı (özellikle “İtalyanca Aşk Başkadır” kitabını; ki onu okuduğumda çok sevmiştim).

Kimler okusun: Kızlar 😀 Ehu ehe, şaka bi yana, kitabın konusunun “örgü” olduğuna bakmayın, “tavuk suyuna çorba” tadında, iç ısıtan (iç akıtan der gibi oldu, iç akıtan dörtlü 😀 ehemm) bir kitap okumak isteyen herkes okuyabilir. Ayrıca benim duygusal dönemime denk gelmiş olmalı ki, kitabın sonlarına doğru sık sık gözlerimi sildiğim yerler oldu 😛 (ya da ben sulugözlüyüm… evet lan, kimi kandırıyorum, ben sulugözlünün tekiyim! :P) Ayrıca söylemiş olayım, kitabın yazarı Amerikalı orta yaşlı hatunun Mormon, ya da en azından inançlı bir Hristiyan olduğundan şüpheleniyorum; çünkü kitapta ilişkiler konusunda azıcık didaktik bir hava var 😉

Aklından Bir Sayı Tut: İsmini her duyduğumda “aklından bir sayı tut… ve şimdi yavaşça geri bırak…” diye iğrenç bir espri yapasım gelse de, bu kitap güzel bir polisiye. Çok akıcı ve sürükleyici. Daha detaylı tanıtım için mydestiny’nin şu yazısına bakabilirsiniz. Konusunu mydestiny’den alıntı yapıyorum (eline sağlık çingum): “Adamın biri bir gün bir mektup alır. Mektup adamdan 1 ila 1000 arasında bir sayı tutmasını ister ve adam öylesine 658 sayısını tutar. Mektubun devamında sırlarını biliyorum küçük zarfı aç yazar. Adam zarfı açtığında öylece kalır: Mektubu yollayan kişi aklından tuttuğu 658 sayısını bilmiştir! Kimdir bu kişi ve nasıl olur da o an aklından tuttuğu bir sayıyı haftalar öncesinde o mektubu postalarken bilmiştir?!” İşte hikâye böyle başlıyor ve başlar başlamaz insanda büyük merak uyandırıyor. Ama şahsi fikrim bu merakı giderdiğiniz anda biraz hayalkırıklığına uğradığımız yönündeydi (belki ben biraz daha zekice bir şeyler beklemiştim… ya da daha büyük bir sürpriz…) Oysa katilin bu sayıyı bilme şekli çok sıradan bir yöntem gibi geldi bana… Bir de her şeyin altında yatan büyük sırrın 3. sayfa haberlerini andıran cinsten olması biraz sinirimi bozdu. Son olarak, kitapta çok sayıda gereksiz karakter (özellikle cinayet bürodaki toplantılarda ismi geçen milyonlarca memur, savcı, savcının yardımcısı, danışmanı, anası, danası, ebesi, vs…) olduğuna karar verdim; belki bu dikkat dağıtmak adına bilinçli bir tercihti; ama bende gereksiz karakter ve detayların bolluğu şeklinde bir izlenim uyandırdı yalnızca… (Gerçi bu gereksiz detaylar asla bir Stieg Larsson kitabındaki boyuta erişemez, haha!!! :P) Ha, kitabı bu kadar eleştirdim, gene de okuyun diyorum. Çünkü her şeye rağmen sevdim ve polisiye türünün güzel bir örneği olduğunu düşünüyorum.

Kimler okusun: Polisiye meraklıları. Bu kadar net 🙂 Ama adına aldanıp “Olasılıksız” tadında bir şey beklemeyin.

Platon bir gün kolunda bir ornitorenkle bara gider: Okuduğum en eğlenceli felsefe kitabı! 😀 😀 Ama ne hatırlıyorsun derseniz… eeee, ööö, fıkralara odaklanmaktan dolayı felsefe kısmını kaçırdım galiba! 😛 Haha, yok, gene de üç beş şey kaldı aklımda; özellikle egzistansiyalistler ve linguistikçilerle ilgili kısımlara bayıldım (her şey dilde bitiyor… ne güzel felsefe lan bu!) Ama (birçoğunu daha önceden biliyor olsam da) en çok fıkraları ve konuya cuk oturmalarını sevdim.. Bu şakaların bir kısmını sizle de paylaşayım. Mesela şu mühendis fıkrası:

Üç mühendislik öğrencisi insan vücudunu dizayn eden Tanrı’nın nasıl bir varlık olduğu hakkında tartışmaktadır. Makine mühendisi: “Tanrı bir çeşit makine mühendisi olmalı,” der, “Şu eklemlere bakın!”

“Hayır, Tanrı bir elektronik mühendisi olmalı” der elektrik-elektronik mühendisliği öğrencisi, “Sinir sistemi milyonlarca elektrik bağlantısına sahiptir.”

“Saçmalamayın, Tanrı bir inşaat mühendisidir,” der üçüncüsü (aslında çevre mühendisi olarak da yorumlayabiliriz bence makinocum, aslıcım 😀 :D) “Başka kim eğlence parkıyla katı atık atma sistemini birbirine bu kadar yakın koyar ki??”

St. Augustine’in şu duası ise beni çok güldürdü: “Tanrım, beni iffetli eyle! Ama… henüz değil!”

Ve altın kural: “Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.” (Bunu şu şekilde de yorumlamak mümkün: Başkalarına, sana davranılmasını istediğin şekilde davran.) İyi ama, o zaman bir sadist, altın kuralı izlemekte olan bir mazoşist değil midir? 😀 😀

Son olarak kitabın en arkasındaki “felsefe tarihindeki önemli anlar” başlıklı kronolojiye bayıldım! 1328’de yazan şu: “William Occam invents the Gillette Mach 3”! (bilmeyenler için Occam’ın usturası kuralı şurda). 1650’de “René Descartes stops thinking for a second and dies”, 1900 tarihinin karşısında ise aynen şöyle yazıyor: “Nietzsche dies. God dies 6 months later of a broken heart.” Haha! 😀 😀

Kimler okusun: Felsefeye ilgi duyanlar, “Ay, Sophie’nin Dünyası çogzel kitaptı yaaa” diyenler, “felsefe sınavım var ama bu akımları, filozofları bi türlü ezberliyemiyorum benn!” diye ağlayan liseliler…

About hikaruivy

a big fan of shoujo animes/jdramas/kdramas loves to eat, write, read and watch!
Bu yazı kitap içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

19 Responses to Kısa kısa kitap tanıtımları…

  1. mydestiny dedi ki:

    Platon bir gün kolunda bir ornitorenkle bara gider, bu kitabı çok merak ettim. Adı bile eğlenceli:) Hemen listeme ekledim. Küçük Mucizeler Dükkanı okuma listemde ama şu sıralar Küçük Prensi yeniden -gıdım gıdım- okuyorum 😛

    Stieg Larsson’un Milenyum serisini sipariş ettim, üçüncü film çıkmadan seriyi okumak istiyorum. Yazarın bildiğim kadarıyla bu seriden başka kitabı yok. Kitapları beğenmedin mi yoksa? Merak ettim..

    Aklından bir sayı tut, sayı gizemi ortaya çıkana kadar güzel gidiyordu gerçekten, yine de sayıları bilme şekli mantıklı geldi bana. Çok fazla gereksiz karakter olmasına katlıyorum! Bir sürü bir sürü adam, isim, karakter özellikleri falan filan derken heralde bunlarda bir iş var diye düşünmeden edememiştim:)

    Ellerine sağlık^o^

    • hikaruivy dedi ki:

      @mydestiny: Evet canım, Platon ve Ornitorenk çok eğlenceli kitap, sanırım bi ara Türkiye’de de epey popülerdi. (Bu arada Platypus’u neden ornitorenk olarak çevirmişiz acaba; Fransızca’dan falan mı almışız ki? Hım…) Küçük Prens’i yeniden okuyorsun demek! Süper!

      Stieg Larsson’un iki kitabını okudum, üçüncüsünü okuyamadım (çünkü 2de çok baymıştım). Aslında hikâyeler ve anlatım güzel. Ama bazen çok fazla detaya kaçıyor: Mesela bir adamın sabah kahvaltıda ne yediğini, sonra nereye gittiğini, yolda ne gördüğünü… falan sayfalarca anlatınca ben sıkıldım açıkçası. Bir polisiye roman için çok fazla laf kalabalığı vardı 🙂 Sanırım polisiyelerde ben daha çok Agatha Christie tarzını seviyorum, kısacık, to the point 🙂

      Aklından bir Sayı Tut konusunda aynı düşünüyoruz: Mantıklı tabii, ama ben Olasılıksız’daki gibi bir süper güç bekledim galiba, eheh 😀 Belki benim aksime gerçekçi olan bu kitap çoğu okurun daha çok hoşuna gidecektir… Polis departmanındaki toplantılarda falan ne çok detay vardı di mi!

      Senin de eline sağlık ^^

  2. canlina dedi ki:

    Küçük Mucizeler Dükkanı ve Aklından Bir Sayı Tut’u merak etmekteyim.Ama şu aralar elime geçeni okuyup duruyorum nedense kitapçıdan kütüphaneden kitap almak bana uğraştırıcı geliyor 😀 Umarım bi arkadaşım okur da bana da ‘al sen de oku’ diye verir^^(benim böyle arkadaşlarım var yaa okuduğum kitap var desem de zorla veriyorlar bazen 😀 genelde bunu sıkıcı kitaplarda yapıyorlar ama olsun ^^ ) Son kitapta çok ilginçmiş ama ama onu okuyan birini bulmam imkansıza yakın galiba.

    Yaaa buarada ben Sophie’nin Dünyası’nı okudum yaa 😦 hemde kendi isteğimle hiçbir baskı altında kalmadan okudum o_O Sanırsam o aralar mazoşist falandım 😀

    • hikaruivy dedi ki:

      @canlina: haha, ne güzel arkadaşların varmış senin! bizde ise kitapları ilk keşfedip okuyan, sonra millete zorla okutan genelde benim… sophie’nin dünyasını ben de okudum, ama biraz sıkıcı bulmuştum. lisedeydim tabii o zaman 😛 ama bu platon kitabı hiiiç sıkıcı değil, gayet çerez gibi okunuyor.

  3. makinosev dedi ki:

    ben bu kitapları son 1 senedir sürekli 2 arkadaşımdan duyuyordum kulak dolgunluğum vardı yani 🙂 ama dizi film izlemekten utanarak söylüyorum ki başladığım kitapları yarım bırakıyorum hep :))) blog blog dolaşmakta buna tuz biber ekiyor sanırım 😀 (tüm suç sizde yani nanik 😀 ) şuna da koptum 😀

    “Saçmalamayın, Tanrı bir inşaat mühendisidir,” der üçüncüsü (aslında çevre mühendisi olarak da yorumlayabiliriz bence makinocum, aslıcım 😀 😀 ) “Başka kim eğlence parkıyla katı atık atma sistemini birbirine bu kadar yakın koyar ki??” puhahaaaaaaaaaaaaaaaaaaa 😀 😀 yüksek zekası ve espri kabiliyetiyle bu yorumu yapan kişi kesinlikle çevre müh olmalıydı 😀

    • hikaruivy dedi ki:

      @makino: bak şu yaramaza, suçu hemen bize attı! 😀 😀 ama maalesef şu internet olayının bizi fazla oyaladığı yadsınamaz bir gerçek… 😦

      çevre mühendisi tanımlamasını iyi bulmuşum di mi, fıkrada inşaat diye geçiyor ama bence çevre mühendislerinin ilgi alanına da giren konular bunlar 😀 kulaklarınızı çınlattım yani, çın çınnn! 😀

  4. smokeyblue dedi ki:

    Hay Allah razı olsun yaa!!! Şu Ornitorenk konusunda:)) Benim oğlanlar Disney XD’de Phineas and Ferb diye bi çizgi film seyrediyorlar keza ben de seyrediyorum, çok komik! Bi de mecbursun biliyo musun, televizyonda başka bişey oynamıyor, dolayısıyla bi zaman sonra bi bakıyosun senin de zevkin o olmuş filan..her neyse, orada acayip bi yaratık var ornitorenk deyip duruyorlar. Ben de bizimkilere soruyorum ornitorenk ne yaa diye, bilmem cevabı alıyorum. google’lamak da aklıma gelmedi biliyo musun? bugün cevabımı buldum, çok rahatladım, Allah başka dert vermesin! Allah senden razı olsun:))))) Bu arada wikipediada Ornithorhynchus anatinus diye geçiyor, ornitorenk oradan geliyormuşş.

    • hikaruivy dedi ki:

      @smokeyblue: Haha, yorumuna çok güldüm smokey, mecburen çizgi film bağımlısı oldum diyosun 😀 😀 ornitorenk bu ördek gagalı memeliydi di mi, ben de ismini bilir kendini bilmem… Allah senden de razı olsun, sayende google’lamadan ornitorenk’in “Ornithorhynchus”dan geldiğini öğrenmiş oldum 😀 😀 😀

  5. Lee dedi ki:

    Küçük Mucizeler Dükkanı’nı annem için almıştım ve kadın resmen bayıldı. Çok sevdiğini söyledi 🙂 Şimdi Debbie’nin yeni kitabını alacağım ona. O zaman ben de hemen bir kitap tavsiyesi veriyorum herkes için: Korkma Ben Varım – Murat Menteş. Sadece şunu diyebilirim, inanılmaz bir kitap 🙂

    • hikaruivy dedi ki:

      @Lee: yaa işte kadın her yaşta kadın 😀 😀 Okumadıysa Maeve Binchy’lerden de al ona, eminim çok sever. Murat Menteş kitapları benim de favorilerim arasında: Dublörün Dilemması da Korkma Ben Varım da bir harikaydı. Alper Canıgüz kitapları da benzer tattadır, absürt komedi 😉 Leyla & Mecnun severlere önerilir (zaten bunlar çete biliyosun, Afili filintalar çetesi 😉 )

  6. Şimdi Uri Hikaru kitaplar sıkıcı da olsa öyle güzel anlatmışsın ki hemen gidip okuyasım geldi ama ben bu aralar Türk edebiyatımızın incilerini okumaya çalışıyorum. Ama du bakalım hala çalışıyorum:D
    Benim en çok ilgimi Aklından Bir Sayı Tut çekti.Polisiyenin her türlüsü iyidir hoştur da insan bazen çok çok acayip şeyler kurup heeğğ bu muymuş oluyor ya heh sıtkımın sıyrıldığı yere hoşgeldiniz.Bu da sende o etkiyi bırakmış galiba ama sen öneriyorsan vardır bir güzelliği 😀
    “Nietzsche dies. God dies 6 months later of a broken heart.” ahahaha en sevdiğim söz resmen bu 😀 Felsefeyi de pek severdim yahu ben.Occam’ın usturası da pek keskinmiş vallahi.
    Ellerine sağlık.Sayende Evreka oldum 😛

    • hikaruivy dedi ki:

      @egosantrik: vayy, ne okuyosun acaba? reşat nuri, yakup kadri, hüseyin rahmi falan mı? bayılırım onların kitaplarına ben!

      evet canım, aklından bir sayı tut bende biraz hayalkırıklığı yarattı… yine de fena değildi ama, türün meraklıları okuyabilir 😉

      ben de o lafı çok sevdim, felsefe geyiklerini seviyorum 🙂 madem sen de seviyosun, bu kitap özellikle tavsiyem olsun 😉 öperim ^^

  7. superunni dedi ki:

    Bende ” Küçük Mucizeler Dükkanı” nı henüz okuyamadım sırasını bekliyor hatta şuan çıkalı çok olsada ” Aklından Bir Sayı Tut ” bu akşam başlıyacağım :DD ” Bir Yumak Mutluluğu” merak ediyorum şimdi okuyan var mı? Eline sağlık bu arada kim tanıtım ve tavsiyelerde duyarlıyımdır sana :DD

  8. superunni dedi ki:

    Yanlış yazmışım ” kitap tanıtımı ” yazcaktım 😀

    • hikaruivy dedi ki:

      @superunni: vayy, bu aralar herkes aynı kitaplara merak salmış o zaman 😀 bir yumak mutluluk da mı aynı yazarın yoksa? iyi okumalar canım ^^

  9. Madam Patapuff dedi ki:

    Tam da ‘Aklından Bir Sayı Tut’ kitabının 51. sayfasını okuduğum anda gördüm postu. Şuanda sadece ‘Katil, Mark’ın aklından geçen sayıları nasıl bilebilir?’ kısmına odaklandım. Ama anlattığına göre çok şaşırtıcı bir açıklaması yokmuş. Okurken beklentilerimi yüksek tuttuğum için ben de senin gibi düşüneceğim sanırım. 🙂 Büyük bir Grange hayranıyım. ‘Hadi be! Nasıl olur?’ nidaları eşliğinde kapatmak isteyerek başlamıştım bu kitaba da. 🙂 Pek öyle olacak gibi durmuyor ama bu tarz romanları sevdiğim için okumaya devam edeceğim. 🙂

    • hikaruivy dedi ki:

      @madam patapuff: eheh, biraz spoil etmiş oldum senin için o zaman 😛 neyse, şimdi artık beklentiyi düşük tutarsan belki daha çok seversin diye kendimi avutayım 🙂 grangé’yi ben de çok severim; adamın okumadığım kitabı yok galiba! o_O ama ilk kitaplarını daha çok severdim; siyah kan’dan sonrakilerde eski kitaplarının tadını bulamadım… ama evet, maalesef bir grangé kalitesi bunda yok :/

  10. superunni dedi ki:

    @Madam Patapuff bende başlıcam ”aklımdan bir sayı tut ”a 🙂 Grange ‘in sadece ” Leyleklerin Uçuşunu ” okudum güzeldi o 😀

Yorum bırakın